Erdoğan'dan Can Dündar'a suç duyurusu

Cumhurbaşkanı Erdoğan, Cumhuriyet gazetesi genel yayın yönetmeni Can Dündar'dan bahisle, "Bedelini ağır ödeyecek, öyle bırakmam onu" demişti.Matbuatının "delikanlı" ve "yiğit" sesi Can Dündar'dan cevap geldi: "Bu suçu işleyen kişi bedelini ağır ödeyecek.

Erdoğan'dan Can Dündar'a suç duyurusu

Cumhurbaşkanı Erdoğan, Cumhuriyet gazetesi genel yayın yönetmeni Can Dündar'dan bahisle, "Bedelini ağır ödeyecek, öyle bırakmam onu" demişti.

Matbuatının "delikanlı" ve "yiğit" sesi Can Dündar'dan cevap geldi: "Bu suçu işleyen kişi bedelini ağır ödeyecek. Öyle bırakmayız onu..."

 

Soru şu:

 

Bu özgüven nerden geliyor?

Netameli dönemlerde ortalarda görünmemeyi tercih eden ve görünmeyen, "korkak ve pısırık gazeteciler" sıralamasında başı çeken Can Dündar, seçimle gelmiş Cumhurbaşkanı'na aynı sözcüklerle mukabelede bulunma ve meydan okuma cesaretini nerden alıyor, kimden alıyor? Yeni "paralelci" müttefiklerinden mi?

Buyurmuş ki muhterem (mealen), "Biz gazeteciyiz, devlet memuru değiliz. Görevimiz, haksızlıkların üzerine gitmek, devletin pisliklerini ortaya sermek..."

Siz gazeteci filan değilsiniz.

 

HİÇBİR ZAMAN HAKSIZLIĞIN ÜZERİNE GİTMEDİN!

 

 

Hiçbir zaman haksızlıkların üzerine gitmediniz.

Karartma uygulamak dışında, hiçbir zaman devletin pisliklerini ortaya sermediniz. (Susurluk'ta yaptığınız, mevzun bir karartmaydı. Devlet içinde yuvalanmış bir "çete"nin tasfiyesine yardımcı olduğunuzu söylüyordunuz ama asıl maksadınız "makbul çete"ye alan açmaktı. Bu çete, 28 Şubat ve e-muhtıra olarak geri dönecektir.)

 

Delikanlısınız, müddeisiniz, cüret sahibisiniz, filan da...

Bu cüretinizi, niyeyse, darbe dönemlerinde göremedik. 28 Şubat'ta göremedik. E-muhtıra sürecinde göremedik... 367 rezaletinde göremedik. Parti kapatma davalarında göremedik.

 

Hep haksızlıkların üzerine gittiniz, buna inanmamızı beklediniz ama "ötekileştirilmiş" insanlara reva görülen zulmü büyük bir pişkinlikle izlediniz. Ve sadece "tank" görünce konuştunuz. Paşa'dan sufle almadan tek kelime yazmadınız... Karargâhın izni olmadan tuvalete dahi gitmediniz. Açtırmayın kutuyu... Biz kırk kişiyiz, birbirimizi biliriz. Bize kendinizi tekrarlatmayın...

 

ÖRGÜT ÜYESİ SAVCILARI AKLAYIP PAKLADIN!

Buyuruyor ki Can Dündar (yine mealen), "Haber yapmak dışında bir amaç taşımıyoruz. Biz gazeteciyiz, tarafsızız..."

Şu "tarafsızlığınızı" ve "haber yapma" cehdinizi sair alanlarda da göster, görelim bir Can...

Paralel savcıları bir güzel aklayıp pakladın...

Hadi diyelim ki, mikrofon uzattın. Görevden alınan savcıların hissiyatını kamuoyuna taşıyarak, bir anlamda gazetecilik yaptın.

İyi ettin de...

FATİH BELEDİYE BAŞKANI MUSTAFA DEMİR'E NEDEN MİKROFON UZATMIYORSUN?

Neden Fatih Belediye Başkanı Mustafa Demir'e de mikrofon uzatmıyorsun?

Neden paralel savcıların gadrine uğrayanlara ne hissettiklerini sormuyorsun ve bunu Cumhuriyet okurlarıyla paylaşmıyorsun?

 

Celal Kara, "Bazı Ergenekon sanıklarının beraatini istedim, mütalaamda bunu savundum" demişti ve bütün bir kamuoyunu enayi yerine koymuştu... Neden o sanıklara, "Celal Kara'nın anlattıkları doğru mu?" diye sormuyorsun ve zahmet edip de o mütalaaya bir göz atmıyorsun?

Efendim, Erdoğan hesap verecek... Öyle bırakmayız onu.

Erdoğan'ı bilmem ama önce sen hesap vereceksin... "Devlet sırlarını" faş edenlere ne muamele yapıldığı kanunda yazılıdır..

 

GAZETECİLİK MASKESİNE SIĞINMA HESAP VERECEKSİN!

Erdoğan istediği için değil, kanun öyle yazdığı için hesap vereceksin... Hakkında yayın yasağı bulunan bir konuyu kurcaladığın ve "Türkiye terör örgütlerine yardım eden ülke" kampanyasına içerik ürettiğin için hesap vereceksin... Yaptığın gazetecilik (yine kanuna göre) "casusluk suçu" sayıldığı için hesap vereceksin... MİT faaliyetlerini deşifre etmek ağır bedel gerektirdiği için hesap vereceksin.

Bunu (bir meslektaşın olarak) temenni etmem ama bir zamanlar rahmetli pederinin de mensupları arasında bulunduğu kurumun (yani MİT'in) faaliyetlerini düzenleyen kanun bunu vazediyor.

Bu kanunu Recep Tayyip Erdoğan yapmadı.

Memnun olmayabilirsin...

Ben de memnun değilim... MİT Kanunu'nun şeffaf olmasını isterim ama takdir edersin ki istihbarat örgütleri operasyonlarını ve faaliyetlerini gizli yürütürler ve genellikle kamuoyuyla paylaşmazlar. Dünyanın her yerinde böyledir bu... "MİT Kanunu şeffaf olmalıdır" diyenlere de gülerler.

Erdoğan'dan canlı yayında Can Dündar'a tehdit

 

Erdoğan şöyle konuştu: “Bu olay Bayırbucak Türkmenleriyle alakalı bir konu. Hep şunu ifade etmişimdir: Özellikle insani yardım noktasında şu anda Milli İstihbarat Teşkilatımız Bayırbucak Türkmenlerine bu desteği vermektedir. Kimden aldın bu rakamları? Paralel yapı. MİT’e yönelik atılan o iftiralar bir ajan bir casusluk faaliyetidir ve bu gazete de bunların arasına girmiştir. Avukatlarıma talimatı verdim hemen davayı açtım. Burada hakikaten samimi dürüst olan, onlara verdiğimiz eğitimi çok samimi olarak açıklarlar. Bu haberi yapan kişi bunun bedelini ağır ödeyecek öyle bırakmam onu. Üst akıl böyle bir talimat veriyor. DAİŞ’ten bahsettiler, terör örgütlerinden bahsettiler. Bayırbucak Türkmenleriyle ilgili bizim desteğimizin olmadığını iddia ediyorlar. Ahmet Davutoğlu Bey’in, benim defaatle yaptığımız toplantılar var. Lojistik yardımlarımızı, verdiğimiz eğitimleri açıklarlar. Biz onları yalnız bırakmamanın ötesinde, sıkıntıda olanların bir kısmını ülkemize çektik, tekrar daha sonra gönderdik. Bu konuda bize muhalif olan siyasilerden, bunu bilenler de vardır. Biz zalim Esed’in eline bunları bırakamayız. Elimizden gelen desteği vermeye devam edeceğiz. Ben davamı da açtım. Bunların derdi Türkiyenin imajına gölge düşürmek. Bunu özel haber olarak yapan kişi de bunun bedelini ağır ödeyecek öyle bırakmam onu” diye konuştu.
 
Erdoğan, İstanbul Ticaret Odası Ödül Töreni’nde yaptığı konuşmada, siyasi hayatı boyunca karşısında güçlü bir muhalefet görmek istediğini belirterek şöyle devam etti: “Bakınız ben ‘2023’ diyorum, bunun için ‘başkanlık sistemi’ diyorum. Muhalefet partileri Türkiye’yi yeniden koalisyon dönemlerine döndürmenin hesabını yapıyor. Benim gündemimde yeni anayasa ve onunla birlikte de başkanlık sistemi var. Türkiye’nin rotasını 1990’lara çevirmek isteyen bir muhalefetle karşı karşıyayız. ‘Eski Türkiye daha iyiydi’ diyebilecek kadar kontrolü kaybetmiş durumdalar. Yeni Türkiye’nin karşısına alternatif olarak eski Türkiye’yi koyan bir anlayışla 7 Haziran’da Türkiye seçime gidiyor.”
 
Altın klozet bulursa...
 
TRT’de de canlı yayına katılan Erdoğan, CHP Genel Başkanı Kılıçdaroğlu’nun söylediği “altın kaplamalı klozet” tartışmalarıyla ilgili olarak, “Buyursun gelsin, Cumhurbaşkanlığı Külliyesinde buraları dolaşsın. Eğer böyle bir şey bulamazsa, kendisi bu görevi bırakmaya var mı? Bulursa ben Cumhurbaşkanlığı görevini bırakacağım” dedi. Erdoğan canlı yayında başkanlık sistemi ile ilgili tartışmaları beklediği gibi meydanlarda pek bulamadığını belirterek, “Muhalefet bu konuya hiç girmiyor. Parlamentodaki böyle bir sayının oluşması onları ciddi manada rahatsız ediyor” diye konuştu. Başkanlık sisteminin de bir sınırı olduğunu ve kendilerinin bir totaliter rejim özlemi içerisinde olmadıklarını kaydederek, “Şahsımla alakalı bir beklentim yok. Ülkem çok çabuk sıçramalı” diye konuştu.
 
Çözüm süreci
 
Erdoğan, “paralel yapı” ile ilgili olarak, 8 Haziran sonrası aynı hükümet olursa süreci devam ettireceklerini söyledi.
 
“HDP barajı aşamazsa çözüm süreci etkilenir mi?” sorusuna ise Erdoğan “Böyle bir şeyi düşünmek bile hayal. Çözüm sürecini başlatan bunlar değil ki, biziz. Üç kademeli başlattık. Bir, demokratik açılım ilk adımıydı. İkinci adım, Millî Kardeşlik Projesi olarak devam etti. Üçüncü adım ise çözüm süreci. Bunun karşısına dikilme durumu olursa, bunu tabiiki aşacağız. İllegal yöntemlere başvuranlar da bedelini muhakkak göreceklerdir. Son parlamentoda İçişleri Bakanlığımızın çıkarmış olduğu yasalarda bunlara yönelik yasalardır.”

 

HABERE YORUM KAT
Haberlere yorum yapanlar genel kuralları kabul etmiş sayılırlar. Küfür, hakaret, rencide edici cümleler veya imalar, inançlara saldırı içeren, imla kuralları ile yazılmamış, Türkçe karakter kullanılmayan yorumlar onaylanmamaktadır.
Önceki ve Sonraki Haberler
Gündem