20 vekilin daha istifası cebinde

Önümüzdeki dönemde eğer gerginlik sürerse ve iktidar zor durumda kalırsa, kuvvetle muhtemeldir ki istifa etme ihtimali olan isimler “partinin istenmeyeni”konumuna getirilecek, bu vekillerin “kendi istekleri ile gittikleri” ve “büyük bir sorun var” algısı

20 vekilin daha istifası cebinde

Önümüzdeki dönemde eğer gerginlik sürerse ve iktidar zor durumda kalırsa, kuvvetle muhtemeldir ki istifa etme ihtimali olan isimler “partinin istenmeyeni”konumuna getirilecek, bu vekillerin “kendi istekleri ile gittikleri” ve “büyük bir sorun var” algısı engellenecek. “Onlar gitmedi biz gönderdik” denilecek.

Aylardır AK Parti'den çok sayıda milletvekilinin şantajlarla istifa ettirileceği iddiası gündeme getiriliyordu.

Bu rakam 40 olarak söylenirken şu anda 20'ye yakın kişinin neredeyse kesin olarak istifa etmesi bekleniyor.

AK Parti, hükümeti düşürme noktasına getirecek istifaları nasıl kazanıma çevireceğini düşünürken, bu yolun ilk temelleri AK Parti MYK'sında atıldı. Zaten istifa etmesi beklenen üç isim ihraç talebiyle disipline sevk edildi.

Ertuğrul Günay'ın da aralarında yer aldığı üç vekile özetle “Ya hemen siz gidin ya da sizi biz atacağız” denildi. Ardından istifalar geldi.

Önümüzdeki dönemde eğer gerginlik sürerse ve iktidar zor durumda kalırsa, kuvvetle muhtemeldir ki istifa etme ihtimali olan isimler “partinin istenmeyeni” konumuna getirilecek, bu vekillerin “kendi istekleri ile gittikleri” ve “büyük bir sorun var” algısı engellenecek. “Onlar gitmedi biz gönderdik” denilecek.

Daha da özet geçelim; şartlar ağırlaşırsa, muhalif milletvekilleri AK Parti'den zorla istifa ettirilecek.

Hatta ve hatta şartlar gerektirirse, kaset vb. şantajlarla AK Parti’den istifa ettirilmesi beklenen kişilere, olumsuz, partiyi zor duruma düşürücü değil, “olumlu bir gidiş” için bizzat parti içinden bu argümanlarla bir zorlama yapılabilir.
 
Türkiye tarihinin en büyük paradoksu

Tarihin en büyük yolsuzluk operasyonunda ikinci dalga yolda. Bir taraftan kurumların kedi köpek kavgası izlenirken diğer taraftan tarihin en büyük ekonomik krizi bekleniyor.

İkinci dalgada 40 civarında ismin adı geçiyor. Bu yaşanan süreci 10-20 yıl sonra “Türkiye'nin en büyük paradoksuydu” sözleriyle yorumlayacağız.

Velev ki gerçekten yolsuzluk var. Gelin 20 yıl sonrasına gidip bu günü yorumlayalım:

“Ortada bir yolsuzluk vardı. Ülke tarihinin en büyük yolsuzluk operasyonu. Kurumlar arası ve devlet içi çatışma yaşandı. Savcı operasyon yapmak istiyor ama emniyet ‘siyasi operasyon’ nedeniyle direniyordu.

İkinci dalga çok çok daha büyük bir operasyonu içeriyordu. Hem Türkiye ekonomisinde büyük önemi bulunan iş adamları hem de siyasiler listedeydi. Hem ekonomikhem de siyasi sonuçları vardı. Yolsuzluklar aydınlansın diye operasyon yapsanız ekonomi çıkmaza, siyaset açmaza girecekti. Operasyon yapılmasa, yolsuzluk yapanların yanına kar kalacaktı.

Siyaset, iktidar, ekonomi, yolsuzluk, bürokrasi, Cemaat, derin devlet, illegal örgütler, dış güçler, içinde ne ararsanız vardı süreçte. Çok büyük bir paradoksunortasında kalmıştık. Yolsuzluk yapanların hesap vermesi karşılığında ekonomik deprem! Ve o dönem...”

Sonunda üç nokta var... Çünkü bu yolsuzluk operasyonunda ikinci dalga gelecek mi, hükümetin aldığı önlem işe yarayacak mı, yargılamalardan yolsuzluk çıkacak mı? Bu soruların cevaplarını yaşayarak gördükten sonra o dönemin sonuçlarını da yorumlarımıza ekleyeceğiz...

'Eski Türkiye'den medet umma!’

Geçen yazımda ‘Yeni Türkiye dün eskidi’ demiştim ki Başbakan Erdoğan’dan ‘Yeni Türkiye’ vurgusu geldi.

Ancak, kurumların eski Türkiye’ye dönüş aşamasına geçtiğini hep birlikte izliyoruz.

Kışlasına çekilen ve kolay kolay hiçbir şeye ses vermeyen asker açıklama yapma gereği duyup “biz bu tartışmaların içinde yer almak istemiyoruz” diyor. Jandarma devreye sokulmak isteniyor.

HSYK açıklama yapıp tatile gidiyor, Danıştay adli kolluk yönetmeliğini durduruyor, savcı bildiri dağıtır gibi açıklamasını dağıtıyor.

Bazı gizli belge, bilgi ve kasetlerin Yeni Türkiye sisteminin dışına itilen basın organlarına ve isimlerine servis edildiğini izliyoruz. Oysa çok değil, daha birkaç gün önce Emin Çölaşan “ordu kışlasına çekildi bilgi alamıyoruz” diyordu.

Süreçte hangi bilgi ve belgenin kim tarafından kamuoyuna verildiğine dikkat edilirse, bu süreçte ‘eski Türkiye’ aktörlerinin devreye sokulduğu kolayca anlaşılır.

Dikkatli gözlerle bakanlar, yıllardır adı anılmayan, “Vayyy öğrenciler Cuma namazı kıldı! Vayyy çatıda namaz kıldılarrrr!” diye kıyameti kopartanların, yeniden sahneye çıkmaya hazırlandığını da görecekti
 

HABERE YORUM KAT
Haberlere yorum yapanlar genel kuralları kabul etmiş sayılırlar. Küfür, hakaret, rencide edici cümleler veya imalar, inançlara saldırı içeren, imla kuralları ile yazılmamış, Türkçe karakter kullanılmayan yorumlar onaylanmamaktadır.
Önceki ve Sonraki Haberler
Gündem