Sınav odaklı sistemin yarattığı bir gerçek var: Türk öğrencileri zorlu koşullara dayanma, hızlı düşünme ve kısa sürede çözüme ulaşma konusunda güçlü bir refleks kazanıyor.
Uzun çalışma saatlerine alışıklık
Zaman baskısı altında performans gösterebilme
Zor soruları çözmeye yönelik sezgi geliştirme
Disiplinli çalışma düzeni oluşturma
Avrupa ülkeleriyle kıyaslandığında Türk gençlerinin “zorlu şartlara dayanıklılık” performansı yüksek. Özellikle Almanya ve Hollanda’da yapılan PISA değerlendirmeleri, Türk öğrencilerin çözüm odaklı davranışta ortalamanın üzerinde olduğunu gösteriyor.
Kaybettiklerimiz: Merak, Yaratıcılık ve Öğrenme İştahı
Araştırmalar, aşırı sınav baskısının üç temel kayba yol açtığını gösteriyor:
Merak duygusu köreliyor
Yanlış yapmaktan korkan çocuk, öğrenmeye değil güvenli olana yöneliyor.
Yaratıcılık baskı altında yok oluyor
Bizde öğrencinin aklına değil, hızına puan veriliyor.
Öğrenme içgüdüsü zayıflıyor
Türkiye’de öğrencilerin büyük kısmı “öğrenmek için değil, kazanmak için çalıştığını” söylüyor.
Peki Başka Ülkeler Nasıl Yapıyor?
Finlandiya: 16 yaşına kadar ulusal sınav yok, gelişim raporu var.
Japonya: Disiplin var ama rekabet küçük yaşta yok.
Hollanda: Ölçme var ama amaç “Bu çocuk nasıl öğreniyor?” sorusuna cevap bulmak.
Türkiye’de Neyi Yapabiliriz? (Gerçekçi Adımlar)
Derslerde %20 yaratıcı düşünme etkinliği
Sınav başarısının yanında öğrenme becerilerinin değerlendirilmesi
Okullara proje temelli öğrenme saati
Velilere sınav–stres yönetimi eğitimi
Çocuklara hedef belirleme ve özgüven programları
Sınavın tek ölçüt olmaktan çıkarılması
Sonuç: Bir Nesli Sadece Yarıştırarak Büyütemeyiz
Sınav odaklı sistem bazı disiplinler kazandırıyor ancak çocuklardan en büyük hediyeyi alıyor: öğrenme merakı.
Sınav kazanan çok insanımız var ama gerçekten öğrenen, üreten, yenilik getiren insan sayısı hâlâ düşük.
Öğrenmeyi merkeze aldığımız gün, hem çocuklar hem ülke eğitimde yeni bir sayfa açabilir.
Kaynak:Haber61