Mehmet Atalay yazdı

Kaosla yönetme politikası Böyle bir futbolu yönetmek TFF için çok çerez bir şey... Kulüpler Birliği için de, Bakanlık için de... Hiç kimse, sizi, icraatlarınızı, projelerinizi, adaletsizliklerinizi sorgulamıyor, sorgulamaya vakit bulamıyor... Yönetmeyi de

Mehmet Atalay yazdı

Kaosla yönetme politikası

Böyle bir futbolu yönetmek TFF için çok çerez bir şey... Kulüpler Birliği için de, Bakanlık için de... Hiç kimse, sizi, icraatlarınızı, projelerinizi, adaletsizliklerinizi sorgulamıyor, sorgulamaya vakit bulamıyor... Yönetmeyi değil, kaos ortamını idare etmeyi tercih etmek, yeni Türkiye’ye hiç yakışmıyor...

Eyvah, bu baziçede bizler yine yandık, Zira ki ziyan ortada, bilmem ne kazandık. (Eyvah bu oyunda bizler yine yandık, çünkü kayıp ortada, bilmem ne kazandık).

Şair Ziya Paşa 1870’te Cenevre’de bu şiiri yazarken, 600 yıl dünyayı adaletle, dirayetle, medeniyetle yönetmiş, sonra da her kanattan dalga dalga gelen fırtınalara karşı savrulan bir büyük medeniyetin tükenişine not düşüyordu...

Dağılma sürecine girmiş, her cephede yenilmeye başlamış, fikren bitmiş, moralmen çökmüş Osmanlı İmparatorluğu’nun ve mensuplarının küçük nümayişlerle avunması durumunun en hazin ifadesiydi bu beyit... Alın Türk sporuna uyarlayın aynı manzarayı görürsünüz... Adalet inancı kalmamış, yönetimlere güven sıfırlanmış, en çok bağırıp çağıranın istediğini yaptırdığı, ezilenlerin haklarını aramak için illegal yollara daha çok başvurduğu bir dönem yaşıyoruz...

Bu durum da ne yazık ki kanıksanır hale gelmiş, yönetemeyen yöneticileri de asla rahatsız etmeyen vaka-i adiye olmuş... Belki de işlerine böyle geliyor. Bana dokunmayan yılan bin yıl yaşasın, isterse millet birbirini yesin...

✶ ✶ ✶

Biz, son birkaç günde birkaç branşta güreşte, karatede, halterde, judoda alınan madalyalarla, voleybol ve basketbolda takımlarımızdan gelen başarılarla, olimpiyat barajını geçen sporcularla, son olarak da teniste Çağla’nın İstanbul Cup’taki çıkışıyla, “Galiba kabustan kurtuluyoruz’’ diye sevinirken, zararın kendisi geldi, bir kere daha kapımızı çaldı...

Trabzonspor Fenerbahçe maçlarındaki yarım kalma hadisesini yine yaşadık... Hakem döven genç, bütün bir ülkenin tartıştığı bir isim oldu...Sezon başından beri haksızlığa uğradığı için şikayetçi olan Trabzonlu, maçı sanki kaybetmiş değil de hakem döverek zafer kazanmış gibi oldu...

✶ ✶ ✶

Sahi Trabzonspor Fenerbahçe maçı kaç kaç bitti, soran, sorgulayan var mı?... Akyazı’daki şehir hastanesi mi daha önemli, 17’lik gencin şehir efsanesi mi?...

Tabii ki hak aranmalı, ama bunu kulübüne zarar verecek veya ülkenin huzurunu bozacak hale getirmeye kimsenin hakkı yok... 2011’den bu yana, Fenerbahçe’yle oynanan neredeyse bütün maçları, çoğunu da farklı şekilde kaybeden taraf Trabzonspor oldu. Bu, camiaya artık ibret olsun...

Hak aramaya devam etsin ama artık her maçı gerilim havasında geçirmekten, kendi futbolcularına kabus yaşatmaktan, özgüvenini kaybettirme huyundan vazgeçsin...

Bizim Genel Müdür, Özkan Sümer’in Trabzon Başkanı olduğu 2003’te, ilk tel örgünün kaldırıldığı stat Avni Aker’di; Başbakan Sayın Erdoğan, Bakan da Mehmet Ali Şahin’di. Burada 2008 sonuna kadar, bizim görev süremiz boyunca önemli hiçbir olay olmadı... Trabzonlu da bu sınavı başarıyla verdi...

Sorunu çözmek olaylardan kaçarak veya görmezlikten gelerek değil, risk alarak, üzerine üzerine giderek olur...

✶ ✶ ✶

Trabzon’u hep saldırgan göstermeye çalışanların ekmeğine yağ sürmek de, eski şampiyonluklarını sorgulatmak da neyin nesi... İki olimpiyat yapmış ve dünyanın en büyük futbol okulu olmaya aday bir şehri, bütün insanlığın önüne şiddeti çağrıştırarak atmak da...

10 milyondan fazla turist ağırlayacak bir bölgeye yaraşır bir duruşu, birkaç münferit olayla gölgelemek, Trabzon’a hizmet değildir....

“Tekme atan genci, çalım atan genç” haline getirip, daha çok çalışarak, yeni şampiyonluklar yaşamak mümkün...

Bu potansiyeli harekete geçirmek varken, sürekli zarar veren davranışlar, her sezona cezalı başlamanıza sebep oluyor ve her lige, 5 puan, 10 puan geriden başlıyorsunuz... Bu oyuna gelmeyin lütfen...

 ✶ ✶ ✶

Böyle bir futbolu yönetmek Futbol Federasyonu için çok çerez bir şey... Kulüpler Birliği için de, Bakanlık için de!.. Hiç kimse, sizi, icraatlarınızı, projelerinizi, adaletsizliklerinizi sorgulamıyor, sorgulamaya vakit bulamıyor... Ankara’da Amedsporlu yöneticiler dövülüyor, Trabzon’da bir genç, hakemi tekmeliyor, Türkiye bunu tartışıyor, siz de ekrandan çayınızı kahvenizi yudumluyor, seyrediyorsunuz...

Komşu topraklarını işgal eden Irak liderine, muhalefet liderimiz, “Derim ki Saddam, lütfen İran topraklarından çekil, o da çekilir, Körfez Savaşı da biter” diyerek “efsane!” bir çözüm getirmişti...

Bizim Bakanlığımız, Federasyonumuz da böyle davranıyor... Sadece “Çok üzüldüm, çok üzüldüm’’ diyor, “Seyirci, lütfen olay çıkarma, küserim ha’’yla olayların önleneceğini zannediyor...

Veya, nasılsa, kendilerini yükümlülük altına sokan şiddetle mücadele kanunlarını görmezden geliyor, yönetmeliklerin en risksiz olanlarıyla kulüpleri, yönetici ve sporcuları, “dostlar alışverişte görsün’’le cezalandırıyor...

Ne ellerini taşın altına koyarak, ne gerçekçi çözüm üreterek, ne de bizzat sahaya inerek olayların üzerine gidiyorlar...

 ✶ ✶ ✶

Sahadaki oyunla avunup, o oyunu oyunla sabote eden büyük oyunu görmezlikten geliyor, o oyunun figüranı olarak gerçeklerden kaçıyorlar...

Kilit kelime “adalet’’ olmak üzere, bizzat topa girerek oyunu oyun gibi oynatmak, sporu spor gibi yaptırmak, “sevgiye, dostluğa, barışa’’ hizmet etmesini sağlamak varken, toplumsal huzuru bozan, “kin ve nefret tohumları eken bir kavga aracı’’ olmasına göz yumuyorlar...

Yönetmeyi değil, kaos ortamını idare etmeyi tercih etmek, y

HABERE YORUM KAT
Haberlere yorum yapanlar genel kuralları kabul etmiş sayılırlar. Küfür, hakaret, rencide edici cümleler veya imalar, inançlara saldırı içeren, imla kuralları ile yazılmamış, Türkçe karakter kullanılmayan yorumlar onaylanmamaktadır.
Önceki ve Sonraki Haberler
Trabzonspor