Sinema tarihinin en asap bozucu 30 karakteri
1 62
Yedinci sanatın en asap bozucu karakterleri deyince zihninizde az çok bir şeyler belirecektir. İşte ben de türü, eğilimi veya yaklaşımı fark etmeksizin perdede görünce huzursuz eden ve kalp atışlarımızı hızlandıran tiplemeleri seçtim. Elbette merak edip bu bireylere bakmak veya bu eylemi yapmadan başka sayfaya geçmek size kalmış!
2 62
Sinema görsel bir sanat olduğu için sürekli zihnimizde kalan görüntüler, yüz ifadeleri, kamera açıları ve mimiklerle de sorgulanma şansı bulur. Geriye bakıp hatırlayınca ise bu imgelerin ne anlama geldiğini çözebiliriz. Her açıdan bir etki yaratma şansı sinemanın büyüsünün içerisinde vardır.
3 62
İşte bu duruma paralel olarak u2018tehlike' açısından korkutucu durmasa da asap bozucu ve huzursuzluk veren sinema karakterlerini seçmeyi uygun bulduk.
4 62
Özellikle korku-gerilim filmleriyle, şaşkınlık yaratan öteki tanımlarıyla, hilkat garibeleriyle, bilim adamlarıyla, psikolojik sorunları olan veya zihinsel engelli karakterlerle geniş bir dağılım ortaya çıktı. Bu tiplemelere gözünüzü kapatmadan bakmak, şu anda geri çekilmek veya bu gece kabus görme riskini almak ise size kalmış.
5 62
1-Kaspar Hauser (Bruno Schleinstein) (Jeder Für Sich Und Gott Gegen Elle / The Enigma of Kaspar Hauser) (1974)
6 62
17 yaşında, bütün ömrünü küçük bir kilerde geçirmiş Kaspar Hauser, u2018bir taşra kasabası'nda hayatı öğrenir. Ancak Herzog hiçbir şekilde bu karakterin seyirci ile ilişki kurmasına izin vermez. Filmini de onun zihninden geçen altyazılar ile açar. Araya sıkışan mistik, hipnotik ve olağan dışı açılarla örülü u2018halüsinatif sahneler' de aslında bu u2018ilkellik-medeniyet' ve u2018anlaşma-iletişim' çarpışmasının önemli motifleridir. Herzog-Hauser ilişkisi büyük oranda gizemli kurulurken 1828 yılı Nürnberg'inden aşina olmadığımız bir düzen ve bir yaşayış etrafımızı sarmıştır.
7 62
2-Karl Childers (Billy Bob Thornton) (Bıçak Sırtı / Sling Blade) (1996)
8 62
Billy Bob Thornton 40'ı aşkın filmde oynamış olabilir. Ancak hiçbirinde buradaki Karl Childers kadar çarpıcı ve akılda kalan bir karakteri canlandırmamıştır. Annesi başta olmak üzere iki kişiyi öldüren 12 yaşında bir kişinin, bu olaydan 20 sene sonra akıl hastanesinden çıkıp u2018gerçek hayat'a dönüşüne odaklanan eser, bu kimliğin yaratımıyla dikkat çekmiştir. Zihinsel engelli bu karakter asla sömürülmemiştir. Aksine beklenmedik ağız ve çene şeklinin yanında Thornton'ın güney aksanı (southern gothic alanına uygun) becerisiyle de başlı başına u2018aman Tanrım!' tepkisine yol açmıştır.
9 62
3-Hilkat garibeleri (Hilkat Garibeleri / Freaks) (1932)
10 62
Seyyar bir sirkte çalışan bu deformasyona uğramış karakterlerden kimisi ses tonu, kimisi vücut şekli ile bir u2018uyumsuzluk' oluşturur. Trapez sanatçısı Kleopatra'nın aralarından cüce olanla evlenmesi bir yana, aslında hikaye onların platformuna dönüşür. Kolsuzluk, bedensizlik, bacaksızlık, siyam ikizliği ve daha fazlası ise bunlar için ayrıştırıcı bir u2018şekil' anlamına gelecektir. Tod Browning, u2018canavar' yaratma döneminde ötekileştirilen varlıklar üzerinden bir dram, bir gerilim yaratmıştır. Adeta bir şekilsizlik ya da huzursuzluk başyapıtı yaratmıştır.
11 62
4-Anna / Helen (Isabelle Adjani) (Possession) (1981)
12 62
Her zaman tedirgin edici bir kimliğe sahip Isabelle Adjani, burada yedinci sanatın tartışmalı yönetmeni Andrzej Zulawski ile bir araya gelmişti. Oyuncunun sonrasında u2018etkisinden kurtulamadığım ve bir daha denemeyeceğim bir rol' dediği Anna karakteri, aslında ikinci kimlik ya da reenkarnasyon olarak Helen'a da can vermişti. Hem de cinayet işleyen, beklenmedik anlarda kusmaya başlayan, neredeyse kameraya doğru tehditkâr bakışlar atan ve bir yaratıkla cinsel çekim yaşayan bir annenin çığlıkları eşliğindeu2026
13 62
5- Martha (Elizabeth Taylor) (Kim Korkar Hain Kurttan? / Who's Afraid of Virginia Woolf?) (1966)
14 62
Alkol sorunu yaşamanın yanında, birbirlerine duygusal zarar vermeyi de hedefleyen bir çiftin kadın bireyiu2026 Elizabeth Taylor'ın Martha karakterinin u2018rahatsız edici' halleri şüphesiz hem yüz değişimi hem ses tonu hem de sınır tanımazlığıyla akıllardan çıkmaz. Adeta deli bir kadının güncelerini, Mike Nichols'ın oyuncu yönetimi ve Ernest Lehman'ın küfür de yüklenen cesur diyalogları tüm gerçekliğiyle canlandıracaktır. Sinemanın u2018bu kadın kafayı yemiş' denecek tiplemelerinden Martha, fazla iletişimin yoldan çıkardığı bir evlilik portresiyle servis edilir.
15 62
6-Joan Crawford (Faye Dunaway) (Mommie Dearest) (1981)
16 62
Sinema tarihinin hüzünlü olduğu kadar sinir de bozan hayat hikayelerinden biri Joan Crawford'unkidir. Alkole düşkünlüğü, kocasının beklenmedik vefatı, evlat edindiği çocuklar, yaptığı düşükler, stüdyo baskıları derken, kelimenin tam anlamıyla bir starlık krizidir onun yaşadığı. Burada da üvey kızı Christina Crawford'un yazdığı, Joan'un kendisinin ve arkadaşlarının yalanladığı hatıra romanı gerçek bir çılgınlığı anlatmıştır. Hollywood'un iç yüzünü, kirli çamaşırlarını gözler önüne sermiştir. Hem de Faye Dunaway'in omuzlarına yüklendiği sorumlulukla, yanınızda olmasını istemeyeceğiniz, saçını çekme arzusu yaratan dışa dönük (external) bir tipleme eşliğindeu2026
17 62
7-Oskar Matzerath (David Bennent) (Teneke Trampet / Die Blechtrommel) (1979)
18 62
Alman orta sınıfının göbeğinde, kırsal kesimde, 1. Dünya Savaşı'nın ortasında ensest bir ilişkiden doğan Oscar, herkesten farklıdır. 2. Dünya Savaşı öncesindeki faşist duruşu ve savaşlarla, kıyımlarla örülü dünyayı görünce büyümeyi reddetmesi de onun sıra dışılığını anlamlı hale getirir. Oskar Matzerath kelimenin tam anlamıyla yasaklı rejim, militarizm ya da faşizmin bedensel ve zihinsel etki görmüş çocuğudur. Trampetiyle garip güçler yüklenmesi de Alman siyasi tarihinin bir özetini geçmesine olanak tanır. Günter Grass'ın romanından uyarlanan eserin masalsı anlatı tercihi ise her yöne çekmeye açıktır. “Teneke Trampet”, Volker Schlöndorff'un kariyerinin en önemli eseri ve kimilerine göre yegâne başyapıtıdır.
19 62
8-Julien (Ewen Bremmer) (Julien Donkey-Boy) (1999)
20 62
Harmony Korine alışık olmadığımız yüzleri, karakterleri sinema perdesinde göstermesi ve onları beklenmedik yollara sokması ile bilinir. Burada da kameranın önüne altın dişli, akli dengesi bozuk bireylerle iletişim kuran ve garip şarkılar söyleyen 15 yaşında şizofrenik bir karakteri atar. Onun psikolojik dünyası sanrılarla ve tekrarlarla sarılırken, seyircinin zihnini allak bullak edip yabancılaştırıcı bir etki yaratacaktır. Bu yüksek tansiyon elbette büyük oranda işlevsiz ailenin katkısıyla canlanmıştır.
21 62
9-Tangina (Zelda Rubinstein) (Kötü Ruh / Poltergeist) (1982): Bu acayip medyum, banliyö evindeki u2018doğaüstü öteki' araştırmasının en akılda kalan nesnesidir. Bunun da sebebi korkutucu ses tonu, kısa boyu, gözlükleri ve tombul yanaklarıdır. Ne zaman geriye dönüp baksak, Rubinstein'ın huzursuzluk veren fiziksel görünümü, yüz ifadesi ve mimikleri u2018Poltergeist' serisinin u2018tekinsiz' duygusunun olmazsa olmazı olmuştur.
22 62
10-Anne Edie (Edith Massey) (Pembe Flamingolar / Pink Flamingos) (1972)
23 62
John Waters'ın kült filminde kuşkusuz travesti şarkıcı Divine bir alt kültür objesine dönüşmüştü. Ancak onun yumurta seven, bebek görünümlü, 120 kilolarındaki annesi de bambaşka bir yere oturmuştur. Bağımsız ruhlu yönetmenin tuhaf ve kitsch (bayağılık estetiği) karakterlerinden birini canlandıran Edith Massey, aslında filmlerde kendi ismini alan bir müzisyen. Burada ise rahatsız edici ses tonuyla, iç çamaşırıyla ve Divine ile konuşmasıyla absürd bir yorum sunuyor. Ancak ister istemez annenin bebek yatağında, oğlunun ayakta konuşması bir süre sonra sinirleri germiştir. Bunun üzerine Edie'nin bir de aşk yaşaması ise daha da tuhaftır.
24 62
11-Bess (Emily Watson) (Dalgaları Aşmak / Breaking the Waves) (1996)
25 62
Emily Watson yeteneğini hafif kafası kırık karakterlerle sinema perdesine yansıtmıştır. Özellikle de 90'larda bu Oscar adayı olduğu rolle halen zihinlerden silinmemiştir. İskoçya'da Tanrı inancının tavan yaptığı bir yörede, kocasının bir kaza sonrası paralize olduğu için u2018cinsel arzuları karşılama' şansını kaybettiği bir süreçte Bess'in öyküsü acıklıdır. Ancak çözüm kolaydır. Bess başkalarıyla birlikte olup yaptıklarını kocasına anlatacaktır. Bu durum karşısında kadının yüklendiği sorumluluk, karşısına gelenlere bir u2018anlam verilemez delilik' üzerinden tesir edecektir.
26 62
12-Alex (Malcolm McDowell) (Otomatik Portakal / A Clockwork Orange) (1971)
27 62
Malcolm McDowell'ın bakışları, fütüristik kıyafetleri, yapay kaşı, ses tonu ve eylemleriyle nesilleri etkilemiş karakteri, şiddet yanlısı tehlikeli bir tiplemedir. Ancak daha ziyade yanına yanaşma arzusu uyandırmamasıyla iz bırakmıştır. Alex'in tecavüze de uzanan önlenemez şiddet eğilimi sebebiyle hastaneye kaldırılıp u2018işkence tedavisi'ne tabi tutulması da filmin psikolojik etkisini güçlendirir. Beethoven'ın senfonileri eşliğinde faşist savaş görüntüleri izlemek onun birey olarak sinir bozuculuğunu devam ettirecektir.
28 62
13-Peter ve Paul (Arno Frisch ve Frank Giering) (Ölümcül Oyunlar / Funny Games) (1997)
29 62
Yürürken karşıdan geldiklerini görseniz yolunuzu değiştireceğiniz tipler vardır. İşte Haneke, konformist bir tatili rahatsız edici hale getirdiği “Ölümcül Oyunlar”da, ailenin üzerine onlardan ikisini yollamıştır. Golf sopası ve ip fark etmeksizin işkenceler ve oyunlar bu sayede başlamıştır. Ama her şeyden önce yükselen u2018gerilim' duygusu halen akıllardadır. Hatta 2007 tapımı yeniden çevrimde Michael Pitt ve Brady Corbet de aynı etkiyi bırakmıştır.
30 62
14-Otostopçu (Edwin Neal) (Teksas Katliamı / The Texas Chain Saw Massacre) (1974)
31 62
Karavana alındığından itibaren karakterlerimizin sinir kat sayısını yükselten Jerry, elini ortadan kesmesine ve fotoğraf yakmasına yeni şeyler de ekleyecektir. Gerçek bir öyküden, yamyam Ed Gein'in kaynağından oluşturulan Leatherface katili, bu karakterin anlaşılması zor aksanı, yüzünün üzerindeki çizik ve garip gülüşleriyle tehlikesini arttıracaktır. Edwin Neal'ın tiplemesi, adeta bir otostopçudan bekleneceklerin en son noktasıdır. Akşam yemeğinde kadının etini büyükbabaya sunan bir canidir. O tiplemenin kurbana dönüşürkenki çaresizliği de unutulmazdır.
32 62
15-Doktor James Xavier (Ray Milliand) (X) (1963)
33 62
Günümüzde olsa u2018X-Men' ekibine katılabilecek, u2018X-Ray'li gözleriyle insanların çıplak bedenlerini ve gerçekleri görme şansına kavuşan bir bilim adamının temsili. Profesör Charles Xavier'nin u2018Roger Corman usulü kardeşi' olarak anılabilecek Ray Milland'ın karakteri, zamanla körleşip bir u2018hilkat garibesi'ne dönüşmüştür. Böylece Corman akılda kalıcı bir ötekiyle u2018Doktor Caligari'nin ucunu X-Men'e bağlamıştır. Ama bu aşamada gücün fiziksel temsiliyle garip bir duygu da uyandırmayı ihmal etmemiştir.
34 62
16-Teresa (Margarete Tiesel) (Cennet: Aşk / Paradies: Liebe) (2012)
35 62
50 yaşındaki Teresa, Kenya tatilinde yeni bir cinsel uyanış arzulamaktadır. Karşısına bir bedel karşılığı seks yapmayı vaat eden genç ve siyahi erkekler çıkınca bu durum kaçınılmaz olur. Ancak kadın kendini bir anda akıl almaz bir endüstrinin içinde bulacaktır. Evli ve çocuklu Teresa'nın kilolu, çirkin ve steril haliyle çırılçıplak gösterilmesi ise teşhirciliği eleştirmek anlamına gelecektir. Avusturya'daki iletişimsizlikten patlayan bu durum, Seidl'ın sinir bozuculuk alışkanlığını hortlatacak, Amerikan rüyasının tersindeki gerçekliğe parmak basma olanağı yaratacaktır.
36 62
17-Esther (Isabelle Fuhrman) (Evdeki Düşman / Orphan) (2009)
37 62
Yüzünden İspanyol tekinsizliği fışkıran dokuz yaşındaki Rus bir yetim kız, üçüncü çocuk olarak bir ailenin yanına girerse ne olur? Gerilim, tedirgin edicilik ve bireysel sorgulama devreye girer. Aslında bu kızın film boyunca huzursuzluk yaratması finalde anlam da kazanmıştır. Sürpriz son adına da oyunculuk adına da kalıcılık bu detaydan yükselmiştir. İki çocuklu bir alenin, üçüncüsünü yapmak isterken u2018düşük'e engel olamayıp kriz noktasına gelmesi de aslında bu u2018beklenmedik misafir'in ana sebebidir.
38 62
18-Mabel (Gena Rowlands) (Etki Altında Bir Kadın / A Woman Under the Influence) (1974)
39 62
Mabel, evli ve çocuklu bir kadındır. Ancak ruhsal dengesini kontrol altına alamamaktadır. Bu durum da onu altı aylık bir akıl hastanesi sürecine kadar götürecektir. John Cassavetes'in eşi Gena Rowlands ile çalıştığı filmde, ayakları üzerinde durmak isteyen bir kadının feminist incelemelerine odaklanmaktır hedef. Yönetmenin el/omuz kamerasının sallanmasını abartmasıyla yükselen yakın plan oranı ve rahatsız edicilik ise seyircinin asabını bozar. Filmi izleyip bıraktıktan sonra bile mono sesin tizliği kulaklarımızda çınlar!
40 62
19-Seth Brundle (Jeff Goldblum) (Sinek / The Fly) (1986)
41 62
u2018Sinek'liğe ya da u2018sinek adam'lığa geçiş aşamasında yaşananları, ufak tefek yaralar, hızlı göz kırpmaları, yüzün deforme olması gibi süreçlerden geçirmesiyle bir Cronenberg dokunuşu taşımıştır. Özellikle u2018body-horror'a yatkın eserde metamorfoz süreci fazlasıyla gerginlik yaratır. Zaten normal bir insanın bir anda duvarlarda dolaşmaya başlaması, bunu da doğal halinden çıkmış beden ve yüz şekliyle yapması ne kadar olağan olabilir ki? “Sinek”, bir bilimsel deneyin nelere kadir olabileceğinin korkutucu bir özetidir.
42 62
20-Sara Goldfarb (Ellen Burstyn) (Bir Rüya için Ağıt / Requiem for a Dream) (2000): Doktorunun verdiği haplarla yavaş yavaş u2018uyuşturucu koması'na giren 60 yaşlarındaki kadın karakter, muhtemelen sinemanın en inanılmaz dönüşümlerinden birini geçirir. Hayal ile gerçeklik arasındaki ince çizgiyi kaybetmek bir yana dişlerini hareket ettirmesiyle bile u2018yanına yaklaşılmaz' bir hal alır. Elbette Ellen Burstyn'in biçimci yönetmenlik geleneğinin içindeki unutulmaz performansı, bu duruma destek verecektir. Aronofsky'nin u2018alışkanlıklar' üzerine bir karakter draması ya da ruh hali temsili olarak yarattığı filmi, en çok bu durakta sinirlerimizi allak bullak etmiştir.
43 62
21-Curtis (Michael Shannon) (Sığınak / Take Shelter) (2011)
44 62
Onunla ağlayıp onunla gülmek istediğimiz karakterlerden biri. Paranoid şizofreniden (kişilik bozukluğu) mustarip Curtis, kimseye güvenmeyen, gerçekler ile hayalleri birbirine karıştıran bir karakterdir. Kıyamettin gelmesinden korkan, bu sebeple bir fırtına sığınağı yapmaya başlayan, kelimenin tam anlamıyla u2018huzursuz' bir adamdır. Elbette bu durumu tetikleyen Michael Shannon'ın her karede ayrı bir anlam yaratan çok katmanlı performansı olacaktır.
45 62
22-Rosemary Woodhouse (Mia Farrow) (Şeytanın Yavrusu / Rosemary's Baby) (1968)
46 62
Ira Levin'in romanı ve Roman Polanski'nin tekinsizlik alışkanlığı burada hamilelik korkusunun tanımını yapmıştır. Satanist bir şehir tarikatının eline düşen Rosemary ise bu dokuz aylık süreçte yüzünün solgunlaşması, bir deri bir kemik kalması ve diş yapısının tedirgin etmesiyle uyuşturucu bağımlısından farksız bir görünüme bürünmüştür. Onun bu durumu bir taraftan seyirciyi huzursuz ederken, bir diğer taraftan da hüzünle dolmamızı sağlar. Mia Farrow müthiş bir iş çıkartmıştır.
47 62
23-Bobby Sands (Michael Fassbender) (Açlık / Hunger) (2008)
48 62
IRA gönüllüsü Bobby Sands'in 1981'de yaptığı açlık grevi, sinema temsili görse de hiçbir zaman buradaki etkiyi yaratamadı. Steve McQueen'ın sinemasal zekası, epizodik anlatısı ve tavizsizliği bir tarafa Fassbender'in yüklediği ruh, karakteri ölümsüz hale getiriyor. Kemiklerin sayıldığı zayıf bedenden mimiklere kadar bu drama koşulsuz kalmak mümkün değil!
49 62
24-John Merrick (John Hurt) (Fil Adam / The Elephant Man) (1980)
50 62
19. yüzyıl İngiltere'sinde deformasyona uğramış yüzü ve bedeni sebebiyle u2018hilkat garibesi' konumuna itilen John Merrick'in öyküsü nesiller boyu anlatılan bir u2018çirkin' hikayesidir. Bir doktorun yardımı ve insanlık vurgusu da bunun paralelinde canlanmıştır. Bu u2018öteki dramı', David Lynch'in siyah-beyaz dokunuşuyla etkisini arttırmıştır. Ancak bunu yaparken sürekli bir tedirginlik yaratmayı da ihmal etmemiştir.
51 62
25-Lisa Brandt (Janet Margolin) (David and Lisa) (1962)
52 62
Birbirine dokunmadan aşk yaşayan iki zihinsel engelli karakterin hikayesi, aslında akıl hastanesi temsili adına da ders niteliğindedir. David, obsesif kompülsif bozukluktan mustariptir. Onu görmemiş gibi davranan ve çoklu kişilik bozukluğundan çeken Lisa'nın ise asap bozuculuğu günümüze miras kalmıştır. Özellikle finaldeki duygusal çözüm ile Margolin'in yalnız başına kaldığı anlar üzerine tekrar geçilmeyi hak ediyor.
53 62
26-Forrest Gump (Tom Hanks) (Forrest Gump) (1994)
54 62
IQ sorunları olan Forrest'ın ailesiyle, savaşla, başkan Nixon'la ve sevgilisiyle yaşadıklarını hatırlamayan yoktur. Hanks, burada duygularımızı çok katmanlı olarak kontrolü altına alan, iyi niyetli ama sakar bir karakter yaratmıştır. Hiçbir izleyişte boş geçmeden, ya ağlatmayı, ya sinir bozmayı, ya da gülümsetmeyi vaat etmiştir. Robert Zemeckis'in rejisi de bu u2018En İyi Film', u2018En İyi Yönetmen' ve u2018En İyi Erkek Oyuncu' dahil üç Oscar'lı filmi bir kaçış sineması örneğine dönüştürmüştür
55 62
27-Sam (Sean Penn) (Benim Adım Sam / I Am Sam) (2001)
56 62
Sam, yedi yaşında bir insanın zeka yapısına sahiptir. Tıbbi açıdan bakarsak zihinsel olarak gelişme sıkıntısı çekmektedir. Bu durum Sam'in kızı Lucy'nin yedi yaşına geldiğinde aldığı bütün eğitimi anlamsız kılar. Sam onun haklarını üzerine geçirmek için bir dava açmaya karar verince, baba, kız ve avukat arasında dramatik bir üçgen devreye girecektir. Asap bozucu olmak çoğu zaman oyuncunun becerisidir. Burada da Sean Penn, zihinsel engelli bir karakteri tepeden tırnağa çözümlerken yönetmenlikten de destek alıyor. Böylece hem yanına yanaşmaktan çekindiğimiz, hem de kucaklama arzusu duyduğumuz tiplemelerden birini yaratıyor.
57 62
28-Patrick (John Hawkes) (Paranoya / Martha Marcy May Marlene) (2011)
58 62
Tutucu bir vilayette, bir dağın eteklerinde yaşayan, padişah görünümlü bir dini tarikat lideriu2026 John Hawkes burada kendi kimliğine uygun, gitar çalan, grup sekse eğilimli, çok eşli ve eski usul yaşamı tercih eden bir karakteri canlandırıyor. Filmin u2018şizofreni'yi akla getiren ismiyle anılan ana karakterinin (Elizabeth Olsen) kabusu olurken tekinsizliğine ve ürkünçlüğüne çok şey borçlu. Elbette Sean Durkin'in mesafeli ve bol plan sekanslı yapısıyla da New York'un güneyindeki Catskill Dağı'nın kırsal gerilime kattıkları da önemli. Şüphesiz Adnan Hoca'nın ABD temsili gayet etkileyici bir şekilde canlandırılmıştı burada.
59 62
29-Christy Brown (Daniel Day-Lewis) (Sol Ayağım / My Left Foot) (1989)
60 62
Hırçın bir yazardır Christy Brown... Ancak felçli doğması, onun çok satılan otobiyografik romanını sol ayağının parmaklarıyla yazmasını şart hale getirmiştir. Sevgiye, aşka ve hoşgörüye aç bu işçi sınıfına mensup tipleme, kendini u2018kitchen sink drama'nın orta yerinde bulmuştur. Daniel Day-Lewis ve Jim Sheridan'ın çıkış filmi, perdeye Christy'nin konuşma zorluğu çekmesinden başlayan zorlukları yansıtır. Hikaye kurgusuyla oynayarak çocukluk döneminden evlilik dönemine kadar fazlaca zaman dilimini karşımıza, Oscar ödülü almış çarpıcı bir performans eşliğinde çıkarır.
61 62
30-Finbar McBride (Peter Dinklage) (Hayatın İçinden / The Station Agent) (2003)
62 62
Akonroplazi (boyun ileri derecede kısa olması) hastalığıyla doğan Finbar, aslında oyuncu Peter Dinklage ile aynı kadere sahiptir. Onu tek memnun edebilecek şey ise gerçek dostlarıdır. Bu bağımsız film, Bobby Canavale ve Patricia Clarkson'ı da içeren acı tatlı bir dostluğun dokunaklı hikayesidir. Ama Finbar'ın fiziksel görünümü “Hayatın İçinden”in her karesinde u2018bu tipleme sömürülüyor mu?' sorusunu akla getirmiştir.