Eyvah fındıkta rekolte yüksek

2008 sezonu yaklaşırken, fındık sektöründeki muhtemel gelişmelerde rapor haline getiriliyor.Yüksek rekolte yılı olması beklenen 2008'de özellikle fiyatlar ve depolardaki fındıklar üzerinde tartışmalar ağırlık kazanacak.En önemli tarımsal ihraç ürünlerimiz
Eyvah fındıkta rekolte yüksek

2008 sezonu yaklaşırken, fındık sektöründeki muhtemel gelişmelerde rapor haline getiriliyor.

Yüksek rekolte yılı olması beklenen 2008'de özellikle fiyatlar ve depolardaki fındıklar üzerinde tartışmalar ağırlık kazanacak.

En önemli tarımsal ihraç ürünlerimizin başında gelen fındıkta, yaşanan sıkıntılar, meydana gelen gelişmeler ve çözümlenmesi gereken sorunlarla ilgili değişik kesimler tarafından raporlar hazırlanmaktadır.

Halen olgunlaşma dönemi  süren ve iklim koşullarının olumlu geçmesi halinde, yıllara göre Türkiye'nin en fazla fındık ürettiği yıl olacak gibi gözüken 2008 sezonu öncesinde, hazırlanan bu raporları kamuyonun bilgilenmesi açısından çok fazla değişikliklere uğratmadan yayınlayacağız.

Karadeniz Fındık ve Mamülleri İhracatçıları Birliği tarafından hazırlanan rapor şu şekilde;

ÜRETİM ALANLARINA PARALEL OLARAK ÜRETİM MİKTARI DA ARTIYOR

Dünya fındık üretiminin büyük kısmını sağlayan Türkiye, iklim koşullarına bağlı olarak rekolte her yıl değişmekle birlikte üretimi ortalama 650.000 ton kabuklu olarak gerçekleşmektedir.

Bu miktarın fiyata bağlı olarak 50 ile 80.000 ton kabuklu kadarı ülkemizde tüketilmektedir. Kalan miktarın 400 ile 500.000 ton kadarı ise  ihraç edilmektedir. Geriye kalan ise maalesef  Türkiye'nin depolarındaki fındık  stokunu oluşturmaktadır.

Bu rakamlar rekoltenin ortalamanın üstünde veya altında gerçekleşmesine göre değişebilmekte ise de, birkaç istisnai yıl hariç, hemen her yıl 50 ile 250 bin ton arasında kabuklu fındık üretim fazlası olarak ülkemizde kalmaktadır. Birkaç yıl üst üste oluştuğu takdirde bu fazlalık, bugün TMO stoklarında bulunduğu gibi 320 bin ton kabuklu fındığa kadar ulaşabilmektedir. Halen TMO stoklarında bulunan  bu fındıkların değeri yaklaşık 1.3 milyar dolara civarındadır.

2004 yılında karşılaşılan don olayı gibi bir afet olmadığı takdirde de, bu fındıkların akibeti ile ilgili en büyük olasılık geçmişte de bir çok kez yaşandığı ve en son Bakanlar Kurulu Kararı ile yasal altyapısının hazırlandığı gibi maalesef ancak yağlık olarak değerlendirilebilecek olmasıdır..

Bu durumda göstermektedir ki, fındıktaki en önemli sorun üretim/tüketim dengesizliğidir. Diğer  sorunların kaynağı da buna bağlıdır.  Bu nedenle ülkemizde üretim fazlasının nasıl oluştuğunu irdelememiz doğru çözüm üretebilmek için oldukça önemlidir.

1964'DE BAŞLAYAN DEVLET DESTEKLEME ALIMLARI

1964 yılında;  fındık üreticisinin korunması ve ilk başlarda bir miktar üretimi teşvik etmek, özellikle fındık tarımının özendirilmesi, meyilli araziye sahip olan bölgede fındık yetiştirilerek erozyonun önlenmesi, geçimini yalnızca fındık tarımından sağlayan ailelerin refah düzeyinin yükseltilmesi ile iç ve dış fındık piyasalarının düzenlenmesi amaçlarına yönelik olarak fındıkta destekleme alımlarına başlanmıştır. Ancak bu destekleme, fındık üretiminin cazip hale gelmesinin de etkisiyle fındık sahalarının çok fazla büyümesine, üretimin klasik fındık bölgesi dışına taşmasına, satabilabilenden daha fazla üretime ve ürün deseninin bozulmasına neden olmuştur. Bunun üzerine fındık dikim alanlarının sınırlandırılmasına yönelik 2844 sayılı Kanun 1983 yılında çıkarılmış, ancak Yönetmeliği 6 yıl sonra 1989'da yayınlanabildiği için alınan önlemler başarı ile yürütülememiş ve sonuçta bugün içinde bulunulan aşağıdaki tablo ortaya çıkmıştır.

1-Ülkemizdeki fındık üretim sahaları destekleme alımlarının başladığı 1964 yılında 220.000 hektar iken sonraki 10 yıl içerisinde % 60 artarak 356.000 hektara ulaşmıştır. Bugün ise resmi kayıtlara göre 1964 yılına göre % 191 artarak 641.000 ha olarak belirlenen alanların gerçek büyüklüğünün, kadastro geçmemiş alanlar ile kaçak dikim alanları da göz önünde bulundurulduğunda 700.000 hektardan fazla olduğu kabul edilmektedir.

 

SÜREKLİ ARTAN ÜRETİM

2-Beş yıllık periyotlarla üretim rakamları incelendiğinde, destekleme alımları başlamadan önce yani 1955-60 döneminde 86 bin ton olan ortalama üretimin istikrarlı bir artış trendine girerek 1960-65 döneminde 104 bin, 1965-70 döneminde 129 bin, 1970-75 döneminde 221 bin ve 1975-80 döneminde 301 bin tona ulaştığı görülmektedir. Günümüzdeki üretimin ulaştığı nokta ile ilgili en çarpıcı örnek ise 2006 ürünü fındık rekoltesinin 800 bin tonun üzerinde gerçekleşmiş olmasıdır.

Beş Yıllık Periyotlarla rekolte miktarları

 Üretimin bölgesel dağılımı incelendiğinde; Ordu, Giresun ve Trabzon illerinden oluşan klasik fındık bölgesinin 1960-1965 döneminde üretimdeki payının % 89 olduğu, yani diğer bir ifade ile öteki bölgelerdeki üretimin % 11 civarında bir paya sahip olduğu görülürken destekleme alımlarından sonra 1975-1980 döneminde bu oranların % 75 - % 25 olarak oluştuğu, günümüzde ise Ordu, Giresun ve Trabzon illerinin üretimdeki payının % 55'e gerilediği diğer bir ifade ile diğer üretim bölgeleri payının % 45'e yükseldiği görülmektedir.

FINDIK ÜRETEN İL SAYISI 3'DEN 30'A YÜKSELDİ

Mevcut politikaların sürdürülmesi halinde verim farklılığı ve üretim yapılabilecek yeni alan faktörleri göz önünde bulundurulduğunda gelecek 10 yıl içinde klasik fındık bölgesinin diğer bölgeden daha az fındık üretiyor duruma geleceğini, böylece fındık sanayisinin de batıya kayacağını ve bunun getireceği ekonomik, sosyal olumsuzlukların Doğu Karadeniz bölgesinde daha büyük problemler yaratacağını tahmin etmek zor olmayacaktır. Zira Klasik fındık bölgesinde verim 80-100 Kg iken Batıda verim 150-200 Kg'a kadar çıkmakta, halbuki mevcut uygulamalarda bu husus gözardı edilerek her iki bölge fındıkları da aynı fiyattan işlem görmektedir. Bu durum da üretimi teşvik eden başka bir unsuru teşkil etmektedir.


Fındık Alım Fiyatları Gelişimi

Günümüzde her ne kadar resmen destekleme alımları devam etmiyor ise de TMO tarafından fiyat açıklanması ve gelecek her fındığın alınacağına yönelik beyanlarda bulunulması, kronikleşmiş üretim fazlası sorununun çözülmesini imkansız hale getirecek, hatta  sorunun daha da büyümesine yol açacak bir uygulamadır.  Esasen resmi rekolte tahmininin, ihracat ve iç tüketim için ancak yetebilecek bir rakam olan 498.000 ton olarak açıklandığı 2007 ürününde, TMO'nun fındık alımı ile görevlendirilmesini anlayabilmek mümkün değildir. Ya Devlet resmi kuruluşlarının yaptığı tahmine inanmadığı için üretim fazlasını piyasadan çekmek istiyor, ya da fındık fiyatının piyasa gerçekleri dışındaki nedenlerle yüksek oluşmasında bir risk görmüyor, aksine fiyatın yüksek olması gerektiğini düşünüyor.

DURUM TESPİTİ VE ÇÖZÜM ÖNERİLERİ

Bu düşünceler içerisinde fındık ürününün işlenerek ihraç edilmesi için yatırımlar yapan, Türkiye'de olduğu gibi dünyada da sektöründe güçlü bir endüstri haline gelen ve istihdam sağlayan Türk fındık sanayicileri ve ihracatçılarının durum tespiti ve çözüm önerileri:

Aslında fındık sektörü ile ilgili olarak yapılması gerekenleri bir cümle ile özetlemek mümkün bulunmaktadır: Türkiye'deki dikim alanlarını kontrol altına alarak büyümesini engelleyecek düzenlemeler yapılması ve hem ülkemiz hem de rakip ülke üretimlerini teşvik etmeyecek ve ihracatımız ile iç tüketimde sürekli bir artış trendi yakalanmasına imkan verecek fiyat oluşmasına yönelik bir politika sürdürülmesi ile fındığımızı kullanarak değerlendirilmesini sağlayan gerek ülkemiz gerekse ithalatçı ülkelerdeki sanayicilerin, bu politikanın uzun vadeli olacağına ikna edilmesi.

FİYAT PİYASA ŞARTLARINA BIRAKILMALI

Burada şu hususu özellikle ve önemle vurgulamak gerekir: Siyasi mülahazalarla fındık üreticisi desteklenecekse, kesinlikle ama kesinlikle ihraç fiyatlarını etkilemeyecek bir sistem hayata geçirilmeli, yani ürün değil üretici desteklenerek, ihraç fiyatlarının piyasa şartlarında arz talebe göre şekillenmesi sağlanmalıdır. Çünkü fındık % 90'ı ihraç edilen ve sanayide kullanılan bir üründür, fiyatların piyasa şartları dışında suni olarak oluşması halinde, bu durum ithalatçı ülkelerde fındık kullanan sanayicilere izah edilememekte, ürüne güvensizlik doğmakta, bunun sonucu olarak tüketim artışı sağlayacak yeni ürün geliştirme çalışmaları askıya alınmakta, daha istikrarlı bulunan badem ve benzeri gibi ikame ürünlere yönelinmektedir.

Şimdiye kadar yapılan uygulamalar fiyatın serbest piyasa koşullarında oluşması esasına dayanmadığı ve FKB ile TMO tarafından açıklanan alım fiyatları piyasalarda belirleyici olduğu için, aşağıdaki tabloda görülen fiyat istikrarsızlığı dünya fındık piyasalarına hakim olmuştur.

Alım ve İhracat Fiyatları

Görüleceği üzere, istikrarsızlığın yanında fındık fiyatları son 5 yılda bademden daha pahalı hale gelmiştir. Halbuki fındığa artan bir talep yoktur ve üretim fazlası olan bir üründür, ama istikrarlı bir fiyat ve tüketim artış trendi izleyen bademden daha pahalıdır. Rekabetin en önemli unsur olduğu global ticaret ilkeleri çerçevesinde bu duruma anlam verebilmek maalesef mümkün değildir.

Sanki Türkiye  gerekenin tam tersini yapıyor ve dünya üretim ve ihracatındaki liderliğini rakiplerine hediye etmek istiyor.

Türkiye Fındık Üretim İhracat ve Fiyat Tablosu

Yüksek fiyatlara rağmen ihracatımızın miktar olarak büyük bir düşüş trendi göstermeyerek son yıllarda ulaştığı seviyelerde tutunabilmiş olmasının nedeni, uygun fiyatlar zamanında çikolatacıların yaptıkları yatırımlar ve piyasaya sundukları yeni ürünler için yaptıkları reklamlar nedeniyle fındıktan uzaklaşmakta zorlanmalarıdır. Ancak uzun zamandır maalesef ihracatımızda beklenen düşüş, bu sezon gerçekleşmeye başlamış olup, geçen yıla göre, ihracatın sezon sonunda asgari 25.000 ton daha az olacağı beklenmektedir. Halbuki bırakın düşmeyi veya aynı seviyede muhafaza etmeyi, Türkiye'nin ihracatını sürekli artırmaktan başka bir çaresi olmadığı çok açıktır.

DIŞ VE İÇ TÜKETİM ARTTIRILMALIDIR

Bu olumsuzluklardan bir an önce kurtulup tüketimde artış sağlamak suretiyle fiyatlarda, dolayısıyla ihracat gelirlerinde sürdürülebilir bir artış trendi yakalamak, ancak kısa vadedeki olumsuzluklarına rağmen fiyat deklare edilmemesi, fiyatın serbest piyasa şartlarında oluşmasına izin verilmesi ve bu politikanın tavizsiz uygulanacağının bir anlamda garanti edilmesi ile mümkün olacaktır.

İşte o zaman yeni ürün çalışmaları yeniden başlayacak, hedef pazarlarda tüketim artışı sağlanacak, şu anda yapılmakta olan tanıtım faaliyetlerinden umulan faydanın, yüksek fiyatlar nedeniyle elde edilememesinin de önüne geçilebilecek, ihracatın yaklaşık %80'ini AB'ye gerçekleştirildiği için tek pazara bağımlı durumda bulunulan ihracatta pazar çeşitliliği de sağlanmış olacaktır. 

elifcavus@haber61.net

HABERE YORUM KAT
Küfür, hakaret, rencide edici cümleler veya imalar, inançlara saldırı içeren, imla kuralları ile yazılmamış, Türkçe karakter kullanılmayan yorumlar onaylanmamaktadır.
Önceki ve Sonraki Haberler
Bunlar da İlginizi Çekebilir