Anahtar Deliği 03.06.2017

Anahtar Deliği 03.06.2017

Anahtar Deliği 03.06.2017
SÜLEYMAN SOYLU İLE TRABZON’U BÖLEN KİM?

İçişleri Bakanı Süleyman Soylu’nun hareket alanını kim belirliyor? Bakın bu soru çok önemli.

Trabzon’un abisi, bakanı ve çekici gücü olan Bakan Süleyman Soylu’nun Trabzon’daki harekat alanını kim belirliyor.

Çünkü dün ciddi şekilde hata yapıldı. Yanlış yönlendirildi, programları yanlış belirlendi. Çünkü MÜSİAD’ın iftar programında bütün Trabzon2un önde gelen kentin dinamikleri vardı. Ama orada Bakan Süleyman Soylu yoktu! Bu ciddi br kayıptır. Programlar bölünmüş Bakan Yavuz Selim’de, Trabzon’un ciddi bir çoğunluğu MÜSİAD’ın yemeğinde, sporcusundan siyasetçisine iş adamından diğer bütün toplumu kapsayacak temsil edlen isimler vardı.

Trabzon’un yarım anlamak diye bir kavram vardır. Bakan Soylu’ya bunu reva gören kendisi bile olsa yanlış yapar.

ASIM AYKAN’A GÖRE TRABZON’UN ÖNCELİĞİ

MÜSİAD Trabzon Şubesi’nin Cephanelikteki iftar programına katıldık. Buraya katılmadan önce İçişleri Bakanı Süleyman Soylu’nun katıldığı Ortahidar yeni Hükümet Binasının açılışı ve buradaki yaşam alanının projesinin temel atma törenine oradan Forum Avm’deki programa ve ardından Yavuz Selim’deki halkla iftar programına da uğradık. MÜSİAD’a da gittik.

MÜSİAD iftarına dakikalar kala AK Parti Trabzon eski Milletvekili Asım Aykan ile sohbet ettik. Ulaşımdı trafik sorunlarıydı derken Aykan, “Öncelik Değirmendere kavşağı olmalıdır. Aciliyeti en büyük nokta burasıdır” dedi.

Aynen katılıyoruz lakin oranın sadece proje ihalesi kabul edildi. Yani daha yolun başında iş. Trabzon Büyükşehir Belediye Başkanı Orhan Fevzi Gümrükçüoğlu Değirmendere ve Çömlekçi noktasında ciddi bir rahatlama yaratacak projeleri öncelikli hayata geçirir diye düşünüyoruz.

RAMAZAN REHAVETİ Mİ? 

Trabzonspor MP Basketbol Kulübü’nde ciddi şekilde hatalar yapılıyor. Ramazan rehavetimidir nedir anlamadık! Ufacık hatalar mide bulandırıyor. Şu an kulübün başında kim var yöneticiler kimeler sorumluluk sahibi olanlar kimler.. Trabzonspor adı yanlış, küçük hesaplar içinde geçiyor! Bu şekilde devam edemez. Ya kongre kararı alınsın daha güçlü bir yönetim gelsin ya da Trabzonspor MP Basketbol Kulübü şubeleşip kulübün bünyesine girsin. Başkan Muharrem Usta ve Başkan Abiş Hopikoğlu arasında kopukluk olduğu bir araya gelmedikleri iddia ediliyor. Bu doğru mu? Bu iddiaya cevap verilmiyor birlikte oturulmuyor! 1461 gibi baskette mi ıskartaya çıkacak? Bu mudur? Biraz daha önem verin beyler..

MAZHAR YILDIRIMHAN’IN ODA TV PAYLAŞIMI

Çalışma ve Sosyal Güvenlik Bakanlığı Müsteşar Yardımcısı Mazhar Yıldırımhan, dün gece herkesi şaşırttı. Sahura 5 kala paylaştığı yazı Oda TV’dendi..

Oda Tv haber sitesi sol yazarları ve  her dönem  iktidara karşı tavrıyla ünlüydü.

Yıldırımhan paylaşım yaparken şunu da notuna iliştirdi;

“Bu yazı islam ülkelerinin içler acısı durumunu anlatıyor. Maalesef. Çok acı ve sarsıcı.”

Gelelim yazının içeriğine..

Aydın Tonya’nın “İnanmayacaksınız ama gerçek İslam Arabistan’da değil Hollanda’da yaşanıyor” başlıklı yazısında..” başlıklı yazısında, “Birilerinin saray sofralarından kalkmadığı, altın musluklarda elini yıkadığı ama diğer birilerinin de ay sonunu ancak getirebildiği, ücretin asgarisi, aylığın emeklisi altında inim inim inlediği topraklarda “oruç” ne için tutulur ki?” Sorusuna muhasebe yapılıyor.

İlgimizi çekti.

Detaylıca okuduk.

Yazının detaylarını sizlerle paylaşmak istiyoruz.

Yazının girişi müslümanlara neden oruç farz gibi konular anlatılıyor.

Devamında çarpıcı tespitlerde bulunuluyor.

“BİR ÜLKENİN NE KADAR İSLAMİ OLUP OLMADIĞINI ANLAMAK İÇİN…” diye verilen ara başlığın altında şu ifadeler yer alıyor;

Söz buraya gelmişken önemli bir araştırma sorucunu paylaşmak istiyorum. Araştırmayı 2013 yılında George Washington Üniversitesi'nden Scheherazade S. Rehman ve Hossein Askari isimli akademisyenler gerçekleştiriyor. “Ülkelerin İslamilik Endeksi” adı altında yapılan bu araştırmada ülkelerin içinde bulunduğu sosyal/siyasal yapı, “İslamist ekonomi, Yasal yönetim, İnsani ve politikalar haklar ve Uluslararası ilişkiler” olmak üzere dört kategoride inceleniyor. Dahası bir ülkenin ne kadar İslami olup olmadığını anlamak için şu temel hususların da cevapları aranıyor:

1-Toplumun tüm üyelerine eşit iktisadi fırsatlar
2. İktisadi adalet
3. Sözleşmelerin ve mülkiyet haklarının korunması
4. Çalışmak isteyen herkese istihdam imkânlarının oluşturulması
5. Eğitim imkânlarının eşit sağlanması
6. Yoksulluğun önlenmesi ve temel ihtiyaçların karşılanması (gıda, yiyecek, elbise, sağlık gibi)
7. Vergilerin toplumun diğer ihtiyaçları için kullanılması
8.Tabii kaynaklarn toplumun bugünkü ve gelecekteki üyeleri düşünülerek yönetilmesi
9. Yolsuzluğun önlenmesi
10. Destekleyici bir finansal sistem oluşturulması
11. Faizin kaldırılması da dahil finansal temaüller
12. Devlet yapısının bu ihtiyaçları karşılayacak verimlilik ve etkinlikte olması

Sonuç mu? Söz konusu araştırmaya göre, “İslamilik Endeksi” sıralamasında ilk 10’a hiçbir Müslüman ülke giremiyor.! Üstelik 2013 ve 2015 sonuçlarında da bu durum değişmiyor. Şimdi gelelim 2015 sonuçlarına. Buna göre 2015 yılında listeye ilk 10 ülke şöyle sıralanıyor:: “Hollanda, İsveç, İsviçre, Yeni Zelanda, Danimarka, Finlandiya, Norveç, Lüksemburg, Avusturalya, Kanada.” Görüldüğü üzere Müslümanların ağırlıkla yaşadığı ülkeler değil, diğer din ve inançların hatta inançsızların (İsveç nüfusunun %10’unun ateist olduğu ifade edilmektedir.) yaşadığı ülkeler “İslamilik Endeksinde” ilk sıraları paylaşıyor. Bunun anlamı şudur: İslam dininin vaat ettiklerini Müslümanlar değil Hristiyanlar diğer inanç grupları ve hatta inançsızlar yerine getiriyor! Ne kadar vahim değil mi? Mevzu kadın hakları, cinsellik vb konular olunca ortalığı ayağa kaldıran sözüm ona kimi “İslami Örgütler” söz sırası sosyal haklar, gelir dağılımı, refah düzeyi olunca nasıl da “kafir batının” (!) arkasına düşmeyi kendisine yedirebiliyorlar! Bu arada “Müslüman Ülkeler” 30.sıranın sonlarında listeye dahil olarak  “İslam inancını” ne ölçüde yaşadıklarını yoruma gerek bırakmadan ortaya çıkarmışlar. Türkiye’nin yeri ise listede çok daha gerilerde, 65.sırada!

İŞTE RAMAZAN SOFRALARINA BU GERÇEKLİKLERLE OTURULMAKTA

Böyle bir İslam dünyasında orucun manası nedir peki? Mümin kardeşleri yoksulluk içerisinde kıvranırken, halkın büyük bir bölümü nitelikli bir yaşamdan uzak, zorluk içerisinde hayata tutunmaya çalışırken, nefis nasıl terbiye edilecektir? Birilerinin saray sofralarından kalkmadığı, altın musluklarda elini yıkadığı ama diğer birilerinin de ay sonunu ancak getirebildiği, ücretin asgarisi, aylığın emeklisi altında inim inim inlediği topraklarda “oruç” ne için tutulur ki? Kim bu topraklarda iman ve itikadın doğruluk, dürüstlük ilkeleri çerçevesinde hayat bulduğunu; adaletin bu yurtlarda hüküm sürdüğünü iddia edebilir. O halde bu topraklarda yaşam bulan oruç değil, ezberler; inancın samimiyeti değil, egemen din iktidarının geleneğidir diyebiliriz.

Bakın doğalgaz rezervlerinin % 57’sine,  petrolün % 69’una sahip olan İslam ülkeleri toplam zenginliğin ise sadece 12’sine sahiptir. Dahası en yoksul 48 ülkenin 21’ini Müslümanların yoğunlukla yaşadığı ülkeler oluşturmaktadır. İşin en vahimi tarafı ise İslam ülkeleri arasında bulunan gelir dağılımı uçurumudur. Şöyle ki en zengin İslam İşbirliği Örgütü üyesiyle en fakirinin kişi başı milli geliri arasında 100 kattan fazla fark bulunmaktadır! İşte ramazan sofralarına bu gerçekliklerle oturulmaktadır. Sofranın bir ucunda arabalarının vergisi bile yüzlerce işçisinin gelirinden fazla olan Müslüman, diğer ucunda ise aylık birkaç yüz dolarla geçinen “köle” oturmaktadır. Ve elbet milli geliri 140 bin dolar olan Katar vatandaşı ile bu gelirden ancak 1000 dolar civarında pay alabilen Nijer vatandaşının aynı sofrada buluştuğunu ifade edemeyiz. Zira burada orucun manası, derinliği ile paylaşım ve bölüşüm fikrine dair yansımaları çok farklı olacaktır. Az değil bir Katarlı, Nijerli’den 100 kattan daha fazla kazanmakta! Heyhat gelin görün ki, iki Müslüman’ın da Ramazan ayında “yoksulluğu” anlamak için de sofraya oturduğu iddia edilmekte.  
    
Sözün ve söylemin “sahteliği” yaşamın pratikleri ile ortadadır. Bu anlamda kişiyi sözünden değil eylemlerinden, yaptıklarından tanımak, öyle değerlendirmek gerekir. Oruç bahsi de bu manada turnosal kağıdı işlevi görmektedir. Paylaşımı, bölüşüm ve dayanışmayı yaşamının ilkesi haline getirmeyen, adaleti ancak ara sıra hatırlayan kimsenin tuttuğu oruç için Ali Şeriati şöyle der: Senin orucun, yemek vakitlerini değiştirmekten ibarettir. Ben bu değişikliği yapmıyorum. Senin gibi gelişi güzel değil, kesin ve bilimsel esaslara göre rejim yaparım.” Ve devamında şunları ekler Şeriati: “ Senin orucunun bütün bu sonuçlarını görüyoruz ama ramazandan sonraki davranışların, tavırların ve hareketlerin ile ramazandan öncekiler arasında herhangi bir fark göremiyoruz.” Sizce de haklı değil mi? “

HABERE YORUM KAT
Haberlere yorum yapanlar genel kuralları kabul etmiş sayılırlar. Küfür, hakaret, rencide edici cümleler veya imalar, inançlara saldırı içeren, imla kuralları ile yazılmamış, Türkçe karakter kullanılmayan yorumlar onaylanmamaktadır.
Önceki ve Sonraki Haberler