Mehmet Şal

Mehmet Şal

Zehirli dil

Lisan, insanın ve tabi olduğu toplumun en kıymetlisidir. Milletin var olma nedenidir. Milli olup olmamanın tezahürüdür.

Duyguların, hislerin, üzüntünün, kederinin, sevincinin, heyecanının velhasıl yaşanmışlıkların hal durumunu kalbin dışa vurusunu ifade eden sözcükler bütünüdür.

Öyleyse biz insanların en kıymetlisi olan dilini, en iyi şekilde korumak, yaşatmak ve kullanmak görevimiz olmalıdır.

" Dilin kemiği yoktur. " sözü, hakikaten çok değerli bir ifade. Dili iyi kullanırsanız toplumu milleti birbirine kaynaştırır; kötülükleri, sui zanları, art niyetleri, bölünmüşlükleri, ayrışmalararı ortadan kaldırır, millet olarak bütünleşmeyi, kaynaşmayı sağlarsınız.

Ancak kötü yönde kullanılan dil bırakın kaynaşmayı;  kardeşi kardeşe, toplumu birbirine düşürür. Toplumda kalıcı hasarlar, tedavisi zor yaralar açar ki, onarmaya kalksanız da ortaya çıkan zedelenme hayat boyu kendisini hatırlatır.

Zehirli değilin olduğu yerde yaşanılan anda  ne olduğunu anlayamazsınız ama zamanla toplum ayrı veya aynı derde düştüğünde aynı bataklığa girince  zehirli dilin hakikaten insanları, cemiyeti, toplumu nasıl etkisi altına aldığını, nasıl ayrıştırdığını, nasıl böldüğünü ve geri dönüşü olmayan kırıklar, fay hatlarının oluştuğunu görürsünüz. Sonrasında her an fay hattı faaliyete geçecekmiş gibi bekler durursunuz. Tamir edilmesi imkansız bir durum ortaya çıkar ki,  artık ne fayda.... Toplum için felaketin kapıları açılmış, korkular gönüllere yerleşmiş, sosyal parçalanma her an kapıda bekler olur.

Zehirli bu dil; zaman içinde insanları en basit noktada birbirini hain ilan edebilecek bir hal alır. Bu yüzden insanları korkutan, kendisini ifade etmesine fırsat vermeyen, insan hak ve hürriyetini daraltan, ruhlar üzerine karabasan gibi çöken zemin toplumun geniş katmanlarında kendine kolaylıkla yer bulur.

Ne yazık ki; ülkemizde bu zehirli dil topluma egemen olmuş gözüküyor. Kendini ifade etmekten korkan büyük bir topluluk oluşmuş, kabuğuna çekilmiş, ancak kapı arkalarında konuşmalar hiç eksilmeden devam ediyor.

Her insanın en temel haklarından biri olan ifade özgürlüğü artık susma hakkına dönüşmüş durumda...  Sadece susuyorlar. Hâlbuki millet ve devletler için en önemli tehlike bildiği gördüğü halde susma hakkını kullanmaktır.

İnsanlar saygı çerçevesinde, hakaret etmeden, kişilik haklarına riayet ederek insanca hukuk dairesi içinde kendi düşüncelerini ifade edebilmelidir. 

Maalesef son dönemde bu karalayıcı, yaralayıcı, aşağılayıcı, kırıcı, incitici, ukalaca, sevgi ve saygıdan yoksun dil topluma derinden sirayet etmiş.

Sormak lazım ! Neden ?

Bunda en büyük etken siyasilerin her geçen gün dozunu artırarak kendi aralarındaki nezaketsiz, kaba, galiz, toplum etiğine aykırı sin-kaflı sözlere varan kullandıkları dildir. 

Kirli dil; toplum huzurunda kullanmaktan imtina etmedikleri, kameralar önünde kantarın topuzunun sıkça kaçtığı, hakaret, kabalıgın ve sokak jargonuna bir marifet gibi konuşmaların  yapıyor olmasıdır.

Kendi seçmenini konsolide etme adına daha da dozu artan bu dil halkın önünde cereyan ediyor. Ne yazık ki politize olmuş seçmen kitlesinin önemli bir kısmı bu dilden keyif alıyor hatta kendileri de bulundukları mecralarda karşısındakine pervasızca aynı dili kullanmaktan imtina etmiyor.

Üzüntü verici olan şu ki; bu zehirli dil tepeden tırnağa toplumun her katmanına işlemiş durumda. Ne yazık ki; bu dil halk arasında kardeşi kardeşe düşman kılar. Halbuki partiler, siyasiler bugün var yarın yok. Ama vekil değil aslolanlar bizler yerimizde olmaya devam edeceğiz. O nedenle kırıcı ayrıştırıcı incitici hakarete varan bu dilden toplumun tüm katmanlarının  kurtulması gerekir.

Düğünde, nişanda, hastamızda, cenazemizde, muhabbetlerimizde bizler bir arada olacağız. Neşeye, üzüntüye birlikte omuz vereceğiz. Bizler de onlar gibi zehirli bir dili kullanırsak o zaman bir araya nasıl gelebiliriz. ?

Birbirinin yüzüne rahatça bakacak bir kapı açacağımız, gönül rahatlığı ile kapısını tıklatacağımız, gönül kapılarımızı sürekli açık tutacağımız tatlı dil kullanmaya imkan sunmalıyız.

Siyasettekiler kendi ikballeri için olmaması gereken her türlü cümleyi  kullansa da siyasetin dışına çıktıklarında hiç bir araya gelemez dediklerimiz bir araya gelip çayını kahvesini içer. 

Biz vatandaşlar ise sevgi dilini, birbirini kuşatıcı dilini kullanmalıyız. Bizim her durumda birbirine ihtiyacımız var.  Toplumsal birlik ve beraberliğin devamı için birlik ve iyilik dilini kullanmak en önemli şiarımız olmalıdır.

Dili hem ailenin hem mahallenin hem şehrin hem ülkenin birlik birliktelik dili olması için kullanmalı. Sevinci ve üzüntüyü birlikte paylaşmayı, hayatı yaşanır hale getirmeyi daha güzel bir yaşamı insanca elde etmeyi ilke edinmeliyiz.

Demem o ki; zehirli dilin hiç kimseye faydası yok. Siyasiler de bu ülkenin insanı olduğuna göre hem kendi hem de bu millet için letafet, zerafet, nezaket, kucaklayıcı dili kullanmalıdır. İki gün sonra o makamlar mevkiler bırakıldığında bu vatandaşın arasında olacaksınız. Birbirinin yüzüne bakabilecek kapı bırakmak gerekir. İnsanların bu hale gelmesinin  onlara da faydası olmayacaktır.

Aksine; biz dili, tatlı dil, hizmet dili hem siyasilerin ikballerinin ideallerine varmasında hem de toplumun birlikteliğinin, istikbalinin ve yarınlarının mutlu olmasında mihenk taşı olacaktır.

Bu zehirli dili toplum artı kaldıramaz durumdadır. Zaten her türlü zorlukla mücadele eden toplum bir de bu zehirli dille daha da zora girer. Millet olarak olması gereken birlik beraberlik, yardımlaşma ve dayanışma ruhunu da kaybeder. Sonuçta; ortaya toplumsal bir enkaz çıkar ki, bu dilin yarattığı enkazın altında hepimiz kalmış oluruz.

Oluşan fay hattı daha da artmasın daha da derinleşmesin. Nezaketle konuşan siyaset ve toplum dili zaten gerginleşmiş toplumsal hayatta  yaşanabilecek sosyal depremin önüne geçilmesi büyük katkı sağlayacaktır.

Hep beraber birbirini seven, saygı gösteren, nezaket diline, kuşatıcı dile EVET; kıran, döken, nefret diline, zehir saçan dile HAYIR diyelim. Çünkü bizim bizden başka kimsemiz yok...

Sevgi, saygı, muhabbet ve sağlıcakla kalın...

YAZIYA YORUM KAT
Haberlere yorum yapanlar genel kuralları kabul etmiş sayılırlar. Küfür, hakaret, rencide edici cümleler veya imalar, inançlara saldırı içeren, imla kuralları ile yazılmamış, Türkçe karakter kullanılmayan yorumlar onaylanmamaktadır.