Diğer

Diğer

Mustafa Akçay’ı Aklamak!

Mustafa Akçay ile dostluğumuz Trabzon lisesinin futbol sahasında başladı. Yanılmıyorsam  yıl 1992’ lerde idi..

O, İdmangücü, bende İdmanocağı antrenörüydüm. Her iki kulüp arasındaki tarihsel

rekabet, bizi Trabzon Lisesinin o günkü çamurlu sahasında  dostluğa sürükledi.

Öyle ki, idman sırasında top alışverişi, yelek değişimi, saha paylaşımı bir rekabet içinde değil, dostluk içinde gerçekleşiyordu.

Daha sonra biz antrenörlükten ayrılıp asıl mesleğimize döndük. Mustafa Akçay ise emin adımlarla başarı merdivenlerine tırmandı. Tırmanırken de kimsenin desteğine ihitiyacı olmadı.

Kimsenin adamı olmadı, kimseye de eyvallah demedi. Kendi bildiği doğrularla yolunu çizdi. Profesyonel hayatında elde ettiği başarılar onu meslekte aranan adam haline getirdi.

Çok mutevazi kadrolarla çalıştırdığı takımları ya şampiyon yaptı, ya da şampiyonluğa oynattı. 1461 Trabzon’daki başarısıyla da iyice zirve yaptı.

2012’nin Mayis sonu idi..Adnan Sungur ile beni yemeğe davet ederek uzun uzun  sohbet ettik. Hatta, Kendisine Şenol Güneş’in yardımcılığı konusunda teklif yapılabileceğini ima ederek bizim görüşümüzü sordu.

Bende kendisine, yarın Şenol hoca istifa ettiğinde veya görevine son verildiğinde kendisinin de kaybolup gideceğini belirterek, 1461’de yoluna devam etmesi gerektiğini söyledim.

Daha sonra ya benin önerimi dikkate aldı, ya da kendisine böyle bir teklif yapılmadı bilemem ama kendisi 1461 Trabzon’da yoluna devam etti.

Bu konuşmamızdan altı ay sonra Şenol Güneş ayrıldı,  Mustafa Akçay ise, yoluna devam ettiği 1461 ile tam zirveye tırmandı.

Özellikle Türkiye kupası maçlarında Galatasaray ve Fenerbahçe maçları, onu ülkenin en çok konuşulan ve de aranan antrenörü haline getirdi.

İbrahim Hacıosmanoğlu başkanlığa seçildikten sonraki ilk icraatı da Mustafa Akçay’a hakkını teslim etmek oldu.

Bana göre Hacıosmanoğlu’nun  eğer Tolunay’ı gönderecekse yerine getireceği isim konusunda aldığı en doğru karardı. Bu karar taraftarların ve camianın yüzde 80’inin de desteğini almıştı.

Kadro İstikrarı bozuldu

Sonra Avrupa maçlarına çıktı. Geçen sezonun kadrosunu belki zayıf rakiplere karşı ama, bana göre iyi işleyerek, iyi motive ederek, kazanma ruhu aşılayarak başarılı oldu.

Daha sonra lig başladı ama ne yazık ki takımın ahengi bozuldu. Bunun en önemli nedeni Maoluda ve Bosignwa transferleri oldu.

Bu transferler yapılabilmesi için yabancı kontenjanı açılmalıydı. Elindeki pahalı ver yararsız futbolcuları bir  türlü gönderemeyen yönetim, kafayı Celutska’ya taktı.

Çok iyi biliyorum ki, Mustafa Akçay  bunu istememişti. Ama yönetim dayattı. Oysa Çelutska, Avrupa maçlarında solbekte görev yapmış ve de başarılı olmuştu.

Trabzonspor’un elindeki fazla kapasitesi olmayan ama yararı fazla olan en düşük maliyetli futbolcuydu. Defansın her bölgesinde sorunsuz bir şekilde oyn uynuyordu.

Çelutska’nın gönderilmesiyle, Malouda’ya yer açılması için Olcan solbeke çekildi. Rakip kaleye en kestirme ve hızlı giden bir futbolcu solbekte verimsizliğe mahkum edildi.

Malouda’nın gelmesi, o ana kadar kadroya alınmayan ve gönderilmesi istenen Zokora’nın da kadroya girmesini sağladı ki, bu da Adrian’ı kenara itti. Adrian Beşiktaş maçında ilk onbirde yok. Rize maçında ilk onbirde ve gol attı ve attırdı. Akhisar maçında sağ açık oynatıldı, ikinci yarının başında da oyundan alındı.

Avrupas maçlarındaki kadro istikrarı ligde bozuldu. Oysa Bu takımda şu anki form durumlarına göre Adrian ve Henrike kadroya yazılacak ilk isimlerdir.  

Ama Mustafa hoca belki yönetimden gelen baskılara boyun eğerek sırf Maoluda’ya, onun ricasıyla da Zokora’ya yer açabilmek için Adrian’ı ya oynatmıyor, yada sağ kenarda oynatıp verimsiz kılıyor.

Oysa herkes çok iyi biliyor ki, Adrian’ın en verimli olduğu yer  forvetin arkasıdır. Attığı ve attırdığı goller de bunu gösteriyor.

Mustafa hoca, Zokora, Colman ve Volkan’a güvenerek nereye kadar gidebilir. Bu gibi futbolcular canlı bomba gibi her an patlamaya ve seni de yok etmeye meillidir. Bunların  yerine genç Yusuf, Kadir ve Abdulkadır  tercih edilse bu kadar tepki olmazdı.

Taraftar artık gamsız futbolculardan bıktı usandı. İşine geldimi oynayan, işine gelmedimi oynamayan bu tür futbolcuları kadroda bile istemiyor.

Yönetimin adamı ol, ama esiri olma

Mustafa hoca bundan sonra Adrian’sız bir kadro düşünmemelidir. Kadir Keleş solbek oynatılıp, Olcan’da daha verimli olduğu yer olan sol açık oynatılmalıdır. Ama Mustafa hoca bunları yapabilir mi? Bence hayır.

Çünkü Mustafa hoca yönetimin esiri haline gelmiş. Yönetimin adamı olmaya hızlı adımlarla ilerlerken, taraftarın ve dolayısıyla Trabzonspor’un adamı olmaktan aynı hızda uzaklaşıyor. Sezon başındaki yüzde 80 taraftar desteği, bugünlerde yüzde 50’nın altına indiyse bunda saha sonuçlarından çok, Mustafa hocanın elini masaya vuramamasında ve kafasını kuma gömmesinin çok büyük payı vardır.

Mustafa Akçay kendisini anlatmak için sokağa çıkıp sokağın sesini duyacak. Basına gidip onların eleştirilerini dinleyecek.

Kendisine bunları yüz yüze anlatmak isterdim. Ama telefonlarını kapatmış, herkesten uzak bir hayata dalmış. Duydum ki, gazeteleri bile takip etmiyor, spor yazarlarını hiç  okumuyormuş.

Benim tanıdığım Mustafa Akçay böyle değildi. Eleştiriye açık, her eleştiriden kendisine pay çıkarırdı.

Göreve gelirken Trabzonspor’u değiştireceğim diyenler, ne yazık ki Trabzonspor’un onları değiştirdiğine yıllarca tanık olduk. Aynı tanıklığı maalesef Mustafa Akçay’da da yaşıyoruz.

Yönetimle uyumlu çalışmayı anlarım ama, uyumlu çalışmak yönetimin her dediğini yapıp, onların esiri olmak anlamı taşımaz.

Benim ona dost tavsiyem, yönetimin adamı olup kısa ömürlü olana kadar, taraftarın ve dolayısıyla Trabzonspor’un adamı olup uzun ömürlü ayakta kalmandır..

Korkarım ki, bu tren kaçtı. Artık yönetimde ve camiada sana 2-3 hafta ömür biçenlerin sayısı hızla artıyor.

YAZIYA YORUM KAT
Haberlere yorum yapanlar genel kuralları kabul etmiş sayılırlar. Küfür, hakaret, rencide edici cümleler veya imalar, inançlara saldırı içeren, imla kuralları ile yazılmamış, Türkçe karakter kullanılmayan yorumlar onaylanmamaktadır.