Turgay Beşyıldız

Turgay Beşyıldız

Seydibeşir Usare’de, kör olan Mehmet!

Birinci Dünya Savaşı yılları… Biz ve siz doğmamışken,

Yaklaşık 150 bine yakın askerimiz İngilizlere esir düştüğü bir dönem.

Karadenizlisi, Güneydoğulusu, Egelisi, Akdenizlisi, Doğulusu, Marmaralısı, Trakyalısı..

Anlayacağınız bu topraklardan neredeyse bir kent nüfusu asker, Osmanlının son neferleri olarak Mısır’a, mısır toplamaya değil, Osmanlı’nın topraklarını korumaya gitmişti.

Esir düşen bu askerlerden bir bölümü Mısır’da, İskenderiye şehri yakınlarında bulunan

‘’Seydibeşir Usare Kampı’’na hapsedilmişlerdi.

Kampın adı ‘’Seydibeşir Kuveysna Osmani Useray-I Harbiye “…

1918 yılı yazında Filistin cephesinde esir düşen 16. Tümen’in 48. Alayı’na bağlı Osmanlı askerleri, bu kampta 1920′nin yazına kadar iki yıl boyunca her türlü işkence, eziyet,

ağır hakaret ve aşağılamaya maruz kaldılar.

Tıpkı günümüzde ağabeyleri ABD’nin, Küba’da ki, kiralık Guantanamo kampında yaptıkları gibi…

*

Seydibeşir Usare’de, kör olan Mehmet!

İnsanlık dışı muamelenin nedeni genelde o civarda Türkçe bilen o zaman ki Ermenilerdi.
Türkçe bilen Ermeni tercümanların yalan, yanlış çevirileri ve de kışkırtmaları nedeniyle, kampların İngiliz komutanları, azılı Osmanlı askeri düşmanı haline gelmişlerdi.

Savaş sona ermişti ve savaş bitmiş olmasına rağmen, ağır koşullar nedeniyle ölenler dışındaki askerleri teslim etmek, İngilizlerin işine pek gelmiyordu.

Çünkü; beş yıl önce ki Çanakkale hezimeti akıllarından çıkmıyordu. Mustafa kemal Atatürk , silah arkadaşları ve askerleri, onları Çanakkale Boğazı’nın buzlu karanlık sularına gömmüşlerdi. Haliyle intikam duygusu onları terk etmemişti.

*

Olası yeni bir savaşta, kamptaki Osmanlı askerlerin yeniden karşılarına çıkmaları işlerine gelmezdi.

Ermeniler tarafından, İngilizlerin beyinlerine işlenmiş olan neydi biliyor musunuz? Toplu katliamdı.
Askerlerimiz, fotoğrafta da gördüğünüz gibi mikrop kırma bahanesiyle, süngü zoruyla dezenfekte havuzlarına sokuldu.

Aç, susuz, çırılçıplak.

Ancak; Suya normalin çok üzerinde ‘krizol’ maddesi katılmıştı. Mehmetçik, suya daha ayağını soktuğunda, aşırı krizol maddesi nedeniyle haşlanıyor.

İngiliz Askerleri, dipçik darbeleri ile havuzdan çıkmalarına izin vermiyorlardı.

Akçaabatlı Ali, Karamanlı Mehmet, Silvanlı Mustafa, Erzurumlu Osman, bellerine kadar gelen suya başlarını sokmak istemediler.

Bu kez İngilizler başlarının üzerine havaya doğru ateş etmeye başlamış ölmemek için, çömelerek başlarını suya sokmuşlardı.

İşte dünyalarının karardığı an o andı. Başını sudan kaldıran artık göremiyordu.

Kilometrelerce uzakta ki, kiminin anası, kiminin çocuğu, kiminin karısı geldi aklına, gözler yanmıştı.

Tutsaksın, bir de gözler gidince, evinden kilometrelerce uzaktasın, düşünebiliyor musunuz o anı?

*

Dışarı çıkanların halini gören sıradaki askerlerimiz korku ve endişe ile isyan etti,

Direnişleri de fayda etmedi. Yaklaşık 15 bin vatan evladı, o günlerde kör bırakıldı.

Dönemin Osmanlı subayı Mustafa Kemal’ inde takip ettiği bu konu, Cumhuriyet kurulmadan 1921 tarihinde TBMM’ de defalarca görüşüldü. Milletvekilleri önerge verdi.

Kampta krizol banyosuna sokularak, yaklaşık 15 bin vatan evladının gözlerini kör eden,

İngiliz Doktor, Garnizon Komutanı ve askerlerinin cezalandırılması için, TBMM’nin teşebbüse geçmesi istendi.

1923’de yeni kurulan bu devletin bin türlü derdi vardı.

Ağır sorunlarla uğraşan TBMM’ de, zamanla bu hesap sorma işi de unutuldu.

Günümüzde tuvalet ve lavabo temizliklerinde de kullanılan bu keskin kokulu yakıcı madde, binlerce Anadolu delikanlısının hayatını karartırken, şimdi 80 milyon’un, bu Britanya Krallığı’na karşı kör değil!..

Pür dikkat gözlerini dört açmasını gerekiyor.

Çünkü; bu düşman yine pusuda!..

YAZIYA YORUM KAT
Haberlere yorum yapanlar genel kuralları kabul etmiş sayılırlar. Küfür, hakaret, rencide edici cümleler veya imalar, inançlara saldırı içeren, imla kuralları ile yazılmamış, Türkçe karakter kullanılmayan yorumlar onaylanmamaktadır.