Recep Ergenç

Recep Ergenç

Önce Ekmekler Bozuldu

Önce Ekmekler Bozuldu, Oktay Akbal'ın 1946 yılı basımlı hikaye kitabının ismi.

Şöyle bir cümlesi var kitapta: Önce ekmekler bozuldu, sonra her şey...

Nasıl mı?

Birileri 1950 seçimlerinde beyaz ekmeği herkese yedireceğine söz verdi; yedirdi de. Aradan geçen zamanda beyaz ekmek kabusumuz oldu

Kabusumuzden 2013’de “beyaz ekmeğin sofralarımızdan kaldırılacağını” söyleyen uyandırdı..

Kaldırıldı mı?

Cısss.

Neden?

Esmer, atalık buğdaydan yapılan ekmeğimiz gitti.

Artık sofralarımızda doymadığımız, kof, erken küflenen ve beslemeyen ve kimyasal katkılı beyaz undan yapılan ekmekler vardı.

Duralım ve beyaz ekmek öncesini bir hatırlayalım.

Çocukluğumuzda atalık buğdayımızın unu ile pişirilen “esmer harcı” ekmeğimiz ve GDO’suz mısır ekmeğimiz vardı. Mis kokulu ekmekler için evde yapılan ekşi mayamız vardı.

Vardı ama o dönem kapandı.

Şehirlilerin kullandığı has beyaz ekmek (francala) dönemi başladı.

Meğerse asıl dert atalık buğdayımızın (yulaf, çavdarın da) kökünü kazımakmış.

Tohum ticareti

Dahası da oldu: Tohum yasaları çıkartıldı, kendi topraklarımızın tohumunu yok edip yerine tohum ticareti ile GDO’lu kısır tohumlar piyasayı kapladı.

Yalnız bizi değil AB ülkelerini de…

AB ülkeleri erken uyandı. Sıra bizde…

Cısss…

Elbette bunları yeni öğrenmedim millet şeker hastası olmuştu, elvada sağlık. “Tip 2 diyabet”liler insülin (ilaç) kullananlar bizde de var. Ülkede diyabetlilerin sayıları yedi buçuk (7.5) milyona ulaştı.

Bu sonuçları bizde de fark edenler kitaplar, köşe yazıları yazdılar. Fırıncılar ise endüstriyel undan iyi paralar kazandılar. Bir kürek bir çuval un ile her köşe başında fırın açtılar.

Sağlığımızın düzelmesi için önce “ekmeğimizi düzeltilmesi elzemdir.”

Yakın çevremizde (Beşirli’de) cesur yürek var

Bunların arasında ekmek ile fark yaratmak isteyen Yusuf Bektaş’ı da saymak gerekir.

Ekmek için kendi mayasını üretiyor, kendi atalık tohumumuzun doğal ununu kullanmaya azami gayreti de gösteriyor. Çok sınırlı sayıda da olsa ekmeğini otuzaltı saatte pişirip satıyor.

Ekmek ile bir fark yaratmak neyin nesi Yusuf Bey?

Yusuf Bektaş’tan söz ediyorum; inşaatçı olarak iz bırakamayacağına (fark yaratamayacağına) karar verdikten sonra eşi ile “ekmek” üreterek fark yaratmayı kafasına koymuş. İlk adımı bir yıllık ekmek üretimi ve maya konusunda eğitim alarak atmış. Eşi ile birlikte “Maya” adlı işletmesinde ekmek üretmeye başlamışlar. Bundan sonra ki hedefi ise ata buğday tohumlarımızdan çoğaltıp, Gümüşhane ve Bayburt’ta “sözleşmeli” buğday yetiştirilmesine girişmek.

Yusuf Bektaş kendi organik ununu elde etmek istiyor.

“Ekmeğimiz zehirli” diyor.

“Beyaz buğday unu için kullanılan kimyasallar var.”

Kimyasallar var da ne oluyordu?

Doyurmayan, minareli olmayan, kof, erken küflenen ekmek vücuda zarar veriyor. En çok tükettiğimiz ekmek sonunda obezliğe yol açıyor. Hastalıklara yol açıyor.

Yusuf Bektaş sadece kendi değil; evde maya üretmeyi, evde organik undan ekmek yapmayı da öğretecek. Bektaş diyor ki;

“Mis gibi ekmeklerimiz vardı; tahilli, çavdar, yulaflı…

Esmerdi.

Mısır ekmeğimiz vardı.

Hem buğdayın hem de mısırın hepsinin tohumu bizimdi.

Maya hazır alınmazdı. Ekşi mayayı kadınlarımız evde üretirlerdi.

Organik ve doğaldı.

Sonra bir başka amacını anlattı:

Evde ekmek üretimi için iki günlük eğitimler düzenleyeceğim.”

Eğitim ortamını gördüm, mükemmel, herşey hazır.

Bu büyük fark yaratan cesur yüreğin yolu açık olsun.

Kolay gelsin.

Hastanelerde omuz omuzu sökmüyor. Neden?

Önce ekmekler bozuldu da ondan; emperyalizm gökte uçan leylek değildir.

YAZIYA YORUM KAT
Haberlere yorum yapanlar genel kuralları kabul etmiş sayılırlar. Küfür, hakaret, rencide edici cümleler veya imalar, inançlara saldırı içeren, imla kuralları ile yazılmamış, Türkçe karakter kullanılmayan yorumlar onaylanmamaktadır.