Turgay Beşyıldız

Turgay Beşyıldız

89 Yaşındaki delikanlı, demirkanlı "Patrona Halil"

   Trabzon’un en tanınmış atletiydi.
   Çocukluk yıllarında bırakın koşmayı, yürüme bile yürüyemiyordu ama o memleketinin en iyi atleti    
   olmuştu…

  89 YAŞINDA Kİ  DELİKANLI, DEMİRKANLI… 
               ‘’ PATRONA HALİL’’

 
-Trabzon’un şampiyon atletiydi. Kazandığı madalyalar eritilerek diş kaplaması yapıldı. 
 -İdmangücü’nün sporcusuydu, lakabını tarihten almıştı ‘’ Patrona Halil ’’ ama  onun isyanı olimpiyatlara katılamamak olmuştu.
-Halil İbrahim Demirkanlı ‘’  Çocuk yaşlarda o kadar hastaydım ki , annem benim ile artık ilgilenmeyi bırakmış, ölmemi beklerdi ‘’
*
1929 Yılında Trabzon’da doğdu.
Çocukluk yıllarında 8-9 yaşlarında iken , arkadaşları sokakta koşturuyordu. 
O ise pencerenin buğulu camının kenarından, küçük çenesini  iki elinin yumruk yapılmış avuç içine dayayarak  dışarıya  bakıp, onları iç geçirerek izlemekle yetiniyordu. Bırakın koşmayı yürüme bile, yürüyemiyordu.
Zamanın en kötü hastalıklarını taşıdı, durdu. Tifo, Sıtma, Raşitizm..
Hiç yürüyemiyordu, bebek gibi kucakta taşınıyordu. 
Yokluk günleri,  1930’lu yılların sonu.
Halil İbrahim Demirkanlı,  tam 89 yaşında ama halen deha sporu hiç bırakmamış, bu aralar denizde yüzüyor. Atletizm günleri bitince postacıların yürüme yarışlarına, şampiyonluklarına katılmış. 
Kendisini  bir PTT emeklisi  olduğu için, onu Trabzon’un Çamlık mevkiindeki PTT lojmanlarında tek başına yaşadığı evde buldum. Kendisinin ev işlerine, teknik adamlık yapan oğlunun eşi, gelini ilgileniyor ve onlara duacı.  Eşi Nahide hanım 78 yaşında iken, yine böyle bir mart ayında 2011 yılında vefat etmişti. 7 yıldır yalnız yaşıyor. 
Zaman zaman yine küçük oğlu oğlu Bülent’in evinde kalıp, geliniyle, torunlarıyla vakit geçirmekten de mutluluk duyduğunu söyledi bize. 
Allah onlardan razı olsun demeyi de yine ihmal etmedi.


                                                                          *****
Yaşı 89 ama maşallah dağ gibi duruyor.  2 kız, 2 erkek , 4 yetişkin evlat babası, yürürken numaralı gözlükleri  bile hızını kesemiyor.
Henüz baston, mastonla tanışmamış. Büyük oğlu İstanbul’da,  küçük oğlu da Trabzon’da oturuyor. Eski bir profesyonel futbolcu. Atapark semtinin çocuğuydu. Trabzon İdmangücü’nden sonra  yıllarca Antalyaspor, Alanyaspor, Ispartaspor, Bayburtspor, Sebat Gençlik formalarını giymişti. Şimdilerin teknik adamı 58 yaşındaki Bülent Demirkanlı, nam-ı diğer Sarı Bülent.
Bir çok takım çalıştırdı,  Çalıştırdığı bir çok takım içerisinde en son Ünyespor, Bayrampaşa, ve İstanbulspor takımlarını şampiyon yaptı ama inanılır gibi değil şampiyon bir teknik adam bir süre boşta kaldı. Şu sıralar ise Türkiye 3. Ligi futbol takımlarından Bayburtspor’un başında olan Bülent hoca ‘’Şampiyonluk bile bazen iş getirmiyordu. Bu işe de siyaset bulaştığını düşünüyor ve üzülüyorum. Formasını giydiğim eski takımlarımdan sarı-siyahlı Bayburtspor’un başarısı için artık ter dökeceğim. Burada da bir şampiyonlu yaşamak istiyorum’’ diye konuştu.
Oğlu Bülent ‘den bahsederken gururlanarak konuşuyor, baba Halil İbrahim Demirkanlı  ve sohbetimize başladığımız yere geri dönüyor  ‘’Ben 8-9 yaşlarında çok hastaydım. Artık aileme yük olmaya başlamıştım bunu hissediyordum. Aslında çaresizlik beni öldürüyordu. Annem benim ile ilgilenmeyi artık bırakmıştı, pes etmişti. Ölmemi bekliyordu. Beni hocalara okutuyor, bana kocakarı ilaçları da içiriyorlardı ama pek fayda etmiyordu. O zamanlar Trabzon’ da tek bir çocuk doktoru vardı.  Bir komşumuzun tavsiyesiyle beni o doktora getirdiler. Kocakarı ilaçlarıyla değil, cahil hocaların üflemesi, püflemesi ile değil, o doktorun verdiği ilaç ve tedavi ile zamanla iyileştim’’


                                                                          *****
Boztepe İlkokulu’nda okuduğu yıllarda tedavisi de devam ediyordu Küçük Demirkanlı’nın, okulun dağılma zili çaldığında herkes eve giderken , o okulunun bahçesinde, duvarın iç  kenarlarının dibinden yürüyüş yaparak, bacak kaslarını geliştirmeye başlamış. O yaşlarda kendisini hırs basmıştı. Aslında atlet olmak yoktu aklında  ama onu  iyileşme süreci oraya doğru itiyordu.
Nam-ı diğer Patrona Halil amcamız devam etsin biz dinleyelim ‘’ İlk zamanlar okulun duvarlarını tuta tuta yürüyüp tur atmaya idman yapmaya devam ettim ve eve geç  gittim hep. Şimdiki orman lojmanlarının bulunduğu yer,  Askeri  İnzibat Merkez Karakolu’nun tam karşısındaki alan yani, o alan şehrin tek sahasıydı, futbolcuları izlerdim. Oranın adı ‘’Taramalı’’ sahaydı o zamanlar.  Gel zaman git zaman derken benim zor yürüyüşlerim, ayaklarımı koşmaya yöneltmeye başladı ve bu sahanın kenarlarında yavaş yavaş koşarak tur atmaya başladım. ‘’ 
Bir iç çekti delikanlı, Demirkanlı  ve anlatmaya devam etti  ‘’Hiç unutmam. Bir adamın beni arada bir seyrettiğini  fark ettim.  Bir gün yanıma geldi bana bir ipek mendil hediye etti ve        ‘ Senden  iyi atlet olur, bu işe devam et ‘ dedi ve gitti ’’
Ortaokul yıllarında Kemerkaya  Ortaokulu’nda eğitim ve öğretim görürken, koşu idmanlarına hız veren Demirkanlı, yazları bağda , bahçede, kırda, Soğuksu’da, Boztepe’de kros ve tempolu koşulara başlamış. Uygun bulduğu her an her yerde koşuyormuş, üstelik bir atlet olacağını aklından bile geçirmeden..
…Ve Okular Arası Atletizm yarışmaları yapılacak denildiğini duyduğu bir gün, kendisini pist de bulmuş.  ‘’  1.500, 3.000, 5.000 ve 10.000 metrede yarışmalara girmeye başlamıştım’’ diyen Demirkanlı ‘’Ortaokullar arasında birincilikleri kimseye kaptırmıyordum. Kuş gibi uçuyor, Arı gibi vızıldıyor, rüzgar gibi gidiyordum.Yürüyemeyen o çocuk, şimdi tutulmuyordu. Ortaokul son sınıfta iken Trabzon’da Büyükler  Bölge 1.liği yarışmaları vardı, isteyenler yarışmaya katılabiliyordu. Bende daha yeni yemek yedikten sonra,  arkadaşlarla oraya seyretmeye gittim.  Hepsi iyi atletlerdi. Benden büyüktüler. Arkadaşların ısrarıyla yarışmaya girmeye zorlanıyordum ama yeni yemek yemiştim, hazırlıksızdım ve aklım dan böyle bir şey geçmiyordu . Benden yaşça da büyük olan Tilki Kemalzade ve Kemal Tarakcı gibi önemli  ve tecrübeli atletler vardı yarışta… 5 km koşacaktık, ısrarlar sonucu kendimi hazırlıksız olarak yarışta buldum, bir ara kusacak gibi oldum ve ilk ciddi ama hazırlıksız sınavımda 1. olmuştum. Herkes hayretler içerisindeydi. Ölüm döşeğinden kalkmış, acaba yürüyebilecek miyim derken, şampiyonluklara koşuyordum.  Bu yarıştan sonra İdmangücü beni lisanslı sporcusu yaparak transfer etti.

 YARIŞMAYA  KAMYON KASASINDA GİTTİK                   
 
İdmangücü’nde 1942-1948 yılları arasında yeşil beyaz forma altında yaptığı mukavemet koşularında, Trabzon’da ve civar illerde hiç geçilmedi. Her yarışta 1.oluyordu, adeta bir çocuğun yürümemeye isyanıydı. Bir gün öğretmeni  merhum Ali Oğuzman sınıfta tarih dersinde Patrona Halil isyanını anlatırken, ona  bakarak, gülümsemiş ve esprili bir şekilde       ‘’ Sende sonunda isyan ettin be Halil ‘’ diyince, adı ondan sonra Patrona Halil kalmıştı.
Halil İbrahim Demirkanlı ‘’ Hey gidi günler ‘’ deyip derin bir nefes aldıktan sonra,
‘’  Antrenör Muaffak ağabeyimiz vardı. Her vilayetten 4 kişi olmak üzere Samsun’da yapılan bölge şampiyonası’na gittik. 10 km koşacaktık. Civar illerden gelen yaklaşık 90 önemli atlet kalabalık bir seyirci kitlesi önünde koşuya başladık. Her 1 km’den geçerken, bir izci elindeki borusunu öttürüyordu. Samsun’da şaha kalkmış at üstündeki Atatürk heykelinin önünden başlayıp  çiftliğin sonundan dönüp  geleceğiz, mesafe 10 km.  Bu yarışta da 1.oldum.  Altın kaplama madalyamı  boynuma taktılar. Bu madalyayı yıllar sonra kaybedince çok üzülmüştüm. Ardından Türkiye  Şampiyonası’na  Sivas’a gittik, 1947 yılı idi. Sivas’da  bir otele yerleştik bir hafta boyunca yedik, içtik, gezdik, iyi çalışamadık, iyi hazırlanamadık. Bizi bir kamyonun kasasına koydular şehrin 10 km dışına çıktık orada yarıştık. Buna rağmen yine dereceye girdim ’’
İstanbul Bölge 1.liği yarışlarında da göçmen atletler vardı. Uluslar arası müsabaka tecrübeleri  olan kalabalık bir atlet sayısı içerisinde, Anadolu’dan ilk 3’e giren tek atlet Demirkanlı olmuş, 10 km’lik yarışı 3.tamamlamıştı. Liseyi İstanbul’da  PTT Lisesinde yatılı olarak okuyan delikanlı Demirkanlı, 30 kişi mezun olduktan sonra Trabzon’a gelerek, PTT’de direk işe başlamış. 


                                                                        *****
Yeni evliydi, idmanları biraz aksatmaya başlamıştı. Ordu’da 1952 yılında yapılan Bölge 1.liği’nde iyi hazırlanamamasına rağmen, bölge 2.si olarak gümüş madalya almıştı. 
1959 yılında yine 10 km ‘de takım halinde İdmangücü olarak 1.olmuşlardı. 
Fırsat buldukça da  şehrin deniz kenarına iniyor, genelde şimdiki havalimanına yakın kıyılarda uzun mesafeli yüzme çalışmaları da yapıyordu. 10 yaşından 30 yaşına kadar atletizm yapan Trabzon’un en tanınmış atleti olarak tarihe geçen Halil İbrahim Demirkanlı, yani Patrona Halil, Trabzon PTT Merkez Müdürü olduktan sonra atletizm yarışmalarına bir nokta koymuştu.
Ona ne kadar tamam derse desin, spor peşini bırakmıyordu. 
PTT Genel Müdürlüğü ‘’ Postacı Yürüyüş Şampiyonası’’ düzenlemeye başlamıştı.  Bakalım Demirkanlı, postacı yürüyüşlerine de katılmış mı, ne yapmış ?   
‘’ 1985 yılında, tam 56 yaşında yeniden eşofmanları giydik. İçel’ e gittik. Benim yaş grubumda Türkiye 1.oldum. Bu postacı yürüyüş yarışmalarında hep hediyeler, madalyalar aldım. Bu madalyaların bazılarını ve fotoğraflarımı Trabzonspor müzesine verdim ama ne yaptılar bilmiyorum bir ara yeni taşındıkları müzeye gidip bakacağım ‘'

 MADALYALARIYLA DOLGULU DİŞLERİNİ  KAPLATMIŞLAR…

Demirkanlı  ‘’Bir ara gazeteler kuponla çekilişler yapmaya başlamıştı. Milliyet gazetesi o sıralar 30 kupon toplayanlara çekiliş yapacak ve sıfır km bir şahin otomobil verecekti. Rahmetli  hanımın ısrarıyla kuponları itina ile kestim biriktirdim. O araba bana çıktı, iyi mi !... Gittim İstanbul’a aldım arabayı geldim. Sonradan onu da sattık tabi. PTT de boğazımdan haram geçirmedim. Çokta insana yardımım olmuştur, işe sokmuşumdur, bilirler ’’ dedi.
Eski yıllar tabi, Trabzon’da Diş Dr. sayısı bir elin parmakları kadar. Genel de diş teknisyenleri de Ağız ve Diş Sağlığı için devrede olduğu dönemler. Halil İbrahim amcamız anlatmaya devam ediyor
 ‘’  O zaman Diş kaplaması yok gibi.. Komşular gidip geliyor bana   ‘ Halil abi, bronz olan madalyalarını ver de,  erittirip dolgu olan dişimize kaplama yaptıracağız ‘ Ben de verirdim, dişlerine kaplama yaptırırdılar. Hiç olmazsa bir işe yaradı, yoksa belki de onları da kaybedecektim.’’ diyince beraber bayağı gülüştük.
Trabzon’un Erdoğdu Mahallesinde,  Çamlık mevkiinde ki evinden şehir merkezine halen daha elleri arkada yürüme inip çıkıyormuş. Genelde yürüyerek rampa aşağı iniyor, çıkarken mecburen dolmuş minibüslere biniyormuş. Eskişehir Anadolu Üniversitesi, İşletme Fakültesini dışarıdan 7 yılda bitirmiş.
10 yıl önce yakalandığı prostat kanserini de yenen Demirkanlı, zamanın  KTÜ Rektörü Prof.Dr.İbrahim Özen için ise şunları söyleyip, konuşmasını şöyle tamamladı ‘’ İbrahim hocam beni Ankara  Hacettepe’ deki arkadaşlarına tedavi ettirdi. Ondan Allah razı olsun  bana analık, babalık yapmıştır. Kendimi şimdi çok sağlıklı hissediyor zaman zaman eşofmanlarımla yürüyerek spor yapmaya devam ediyorum. Evde kuşlarım var onlarla ilgileniyorum. 
1995 yılında emekli oldum.  Bir kooperatif evim var oturduğum, bir de emekli maaşım var. İçimde ukde kalan olimpiyatlara katılamamak oldu. İmkanlarımız iyi olsaydı inanın onu da yapardım. Ayrıca Trabzonspor’dan bir kez olsun doğru dürüst bir davet alamadım. 
Aslında beni en çok hatırlanmamak üzüyor. Trabzonspor’un dergisine ve haber61.net’e bu röportajı  yapmanız yüreğime biraz su serpti. Beni unutmayın, Trabzonspor’un Müzesi’nde fotoğrafım ve madalyalarım olsun. Ben bu memleketim için koştum...‘’ deyip sözlerini tamamlarken, gözlerinin dolduğunu hissettim ama ne mutlu ona unutulması artık imkansız. Çünkü hazırlayacağım kitabım içerisinde, artık ömür boyu kalacaksın nam-ı diğer Patrona Halil…
----------------------------------------------

Patrona Halil isyanı, nedir ? 
Osmanlı Padişahı III. Ahmet döneminde, Lale Devri’ne bir tepki niteliğinde çıkan ayaklanmadır. (28 Eylül – 2 Ekim 1730) Elebaşı olan kişinin adıyla anılır. Ayaklanmanın temel nedeni Nevşehirli Damat Ferit Paşa‘nın batı yöntemleriyle eğitilmiş yeni bir ordu kurma girişimidir. İran Savaşları dolayısıyla Osmanlı maliyesi bozuldu, devlet gelirleri kısıldı. Yeniçeriler uzun süre maaşlarını alamadı. Asker ve memurların gelirleri azaltıldı, halka ağır vergiler yüklendi. III. Ahmet’in de savaştan kaçınması, gerekli orduyu toplamaması Sadrazam Nevşehirli Damat İbrahim Paşa’nın durumunu olumsuz yönde etkiledi. İstanbul halkında taşkınlık son haddini bulunca, Nevşehirli İbrahim Paşa ile yandaşlarına karşı ayaklanma hazırlıkları başladı. İbrahim Paşa’nın damatları olan Vezir Mustafa Paşa, Kethüda Mehmet ve Yeniçeri Ağası Hasan Ağa durumu sadrazama haber vermekten kaçındılar. Olayı öğleden sonra öğrenen III. Ahmet, kız kardeşi Hatice Sultan ve Paşmakçı zade Abdullah Efendi’nin önerisiyle İbrahim Paşa’yı yanından ayırmadı. Aynı gün akşam İbrahim Paşa adamlarıyla ayaklanmayı bastırmak amacıyla İstanbul’a geçtiyse de, güçlü bir kadro toplayamadı.            III. Ahmet durumu kurtarmak için damadını feda etmeye hazırdı. Önce onu görevden almayı, daha sonra da sürgüne göndermeyi düşündü. Asiler ise kendilerine teslimini istiyorlardı.       III. Ahmet asilerin saraya hücuma yeltendiklerini görünce, damadı İbrahim Paşa’yı idam ettirdi, cesedi asilere verildi. Asiler bununla yetinmeyerek  “Padişah saltanattan çekilmedikçe olayların sonu gelmeyeceğini” söylediler. Bunun üzerine III. Ahmet saltanattan çekilmeye karar verdi, tahta yeğeni I.Mahmut çıktı. Arnavut kökenli Patrona Halil ayaklanmayı gerçekleştirdikten sonra, Lale Devrinde yapılan tüm yenilikleri ortadan kaldırdı. Bu arada ayaklanma sırasında her nedense kaçmaya çalışanlardan, dönemim ünlü şairi Nedim’de damdan dama atlayıp, kaçmaya çalışırken düşerek öldü. Kağıthane, Alibeyköy ve Karaağaç’ta yapılmış olan yaklaşık 130 tarihi yalı ve köşk yakılıp yıkıldı. Ortalık normale döndükten sonra , I.Mahmut  kendisinden istekleri bir türlü  bitmeyen  Patrona ( Koramiral ) Halil ve yakın adamlarını bir toplantı bahanesiyle çağırtıp, silahsız getirildikleri bir yerde, ani bir baskınla hepsini  öldürtüp, kendi yeni düzenini kurmuştu.

YAZIYA YORUM KAT
Haberlere yorum yapanlar genel kuralları kabul etmiş sayılırlar. Küfür, hakaret, rencide edici cümleler veya imalar, inançlara saldırı içeren, imla kuralları ile yazılmamış, Türkçe karakter kullanılmayan yorumlar onaylanmamaktadır.
SON YAZILAR