Karadeniz levreği markalaşıyor

Trabzon Su Ürünleri Merkez Araştırma Enstitüsü Müdürü Dr. Atilla Özdemir, Karadeniz’de kafeslerde üretilen Levrek Balığı’nın Ege Denizi’ndeki kafeslerde üretilen levrek balığına göre su sıcaklığının uzun dönem düşük seyretmesinden dolayı daha yavaş büyüdü

Karadeniz levreği markalaşıyor

Trabzon Su Ürünleri Merkez Araştırma Enstitüsü Müdürü Dr. Atilla Özdemir, Karadeniz’de kafeslerde üretilen Levrek Balığı’nın Ege Denizi’ndeki kafeslerde üretilen levrek balığına göre su sıcaklığının uzun dönem düşük seyretmesinden dolayı daha yavaş büyüdüğü ve 2 TL daha pahalı olduğu halde ‘Karedeniz Levreği’ adı altında neredeyse markalaşmak üzere olduğunu söyledi.

İl Genel Meclisi’nin bugünkü oturumunda İl Genel Meclisi üyelerine ‘Kafes Balıkçılığı’ hakkında bilgiler veren Dr. Atilla Özdemir, Türkiye’de 2010 yılında 158 bin ton kafes balığı üretimi gerçekleştiğini ve parasal değerinin 1 milyar TL’ye ulaştığını söyledi. Özdemir, balık tüketiminin artması, bazı doğal balık stoklarının azalması ve karlılığın özellikle kafeste balık üretimine ilgiyi arttırdığını belirterek “Yüzer ağ kafes yetiştiriciliği karasal sistemlere göre daha avantajlı bir hal almıştır. Çünkü kafesler istenilen su ortamına kolayca kurulup kaldırılabilir ve yer değiştirilebilir. İstenilen boyutta su hacmi denetim altına alınabilir. Tesis ve havuzlama masraflarını en az düzeye indirir. Su temini ve iletimi masraflarını içermez. Stoklama, besleme, bakım ve hasat kolaylığı sağlar. Aile işletmelerinde total işgücü değerlendirme avantajı sağlar. Yılda birden fazla dönem ve tür üretime alınabilir” dedi.
Kafes balıkçılığında yer seçiminin önemine vurgu yapan Özdemir, şu önerilerde bulundu:
“Kafes yerleştirilecek bölge için akıntılı ve hafif dalga hareketli sahalar tercih edilmelidir. En az derinlik 15 m olmalıdır. Deniz, Göl ve Baraj göllerinde su derinliği, kafes derinliğinin 3 katı olmalı, mevcut tesislerden en az bin metre uzakta olmalı, iki yılda bir kafes alanlarının rotasyonuna imkan tanınmalıdır. Çiftlik veya kafes etrafındaki kiralık alan dahilinde su kalitesi (sıcaklık, tuzluluk, oksijen, klorofil A, nitrit, nitrat, amonyak, fosfat, bulanıklık, koliforrm seviyeleri ve askıda katı maddeler), bentik ortam ve hidrografi (su akıntısı, dalgalanma) gibi analizler periyodik olarak yapılmalıdır. Deniz veya göl dibinin dinlendirilmesi için 2 yıl süreyle rotasyon uygulanarak kafes yerleri değiştirilmelidir. Su gövdesinin taşıma ve su kalitesine göre tesis kapasitesi belirlenmeli ve buna göre stok yoğunluğu saptanmalı. (Kafeslerde en az 5, en fazla 25 kg/m³ olmalı) Düzenli olarak ölü balıklar kafesten toplanmalıdır. Kafes ağlarına tutunan organizmalar düzenli olarak temizlenmelidir. Hastalık takibi için izleme yapılmalı ve düzenli kayıt tutulmalıdır. Teşhis yapıldığında tedaviye hemen başlanmalıdır. Hastalık tedavisinde gelişigüzel antibiyotik ve kimyasal maddeler kullanılmamalıdır. Tedavi edilen balıklar hemen hasat edilmemelidir. Başka tesislerden alınan yavru balıklar, karantinada 15 gün kadar bekletildikten sonra tesise alınmalıdır. Yetiştiriciliği yapılan balıkların doğal ortama kaçması engellenmelidir.”
Yomra ilçesi açıklarında yoğunlaşan ağ kafes yetiştiriciliği ve bu yöndeki müracaatlar 2005 yılında uygulanan teşvikler sonrası artış gösterdiğine dikkat çeken Özdemir “Yeni müracaatlar için Akçaabat açıklarında altı işletme için potansiyel saha belirlenmiştir. Ayrıca Araklı ile Sürmene ilçelerinin açıkları 1990’lı yıllarda yapılan müracaatlarda uygun saha olarak belirlenmiştir. Yeni müracaatlar bu bölgelere kaydırılabilir. Bütün bu alanlarda müteşebbislerin aldıkları ön izinler ve projeler faaliyete geçirildiğinde 25-30 bin tonluk bir üretim hedefine ulaşmak mümkün olabilecektir” şeklinde konuştu.

KAFES YETİŞTİRİCİLİĞİNİN ÇEVREYE ETKİSİ
Kafes yetiştiriciliğinin denizleri kirlettiği iddiaları ile ilgili olarak da bilgiler veren Atilla Özdemir, “Çevreye etkisini 3 kısımda inceleyebiliriz. Kimyasalların etkisi; su ürünleri yetiştiriciliğinde yem katkısı, tedavi, alet ve ekipmanları temizleme amacıyla birçok kimyasal madde kullanılmaktadır. Bilinçsiz kullanıldığı takdirde ortama ve insana zarar verebilirler. Doğal Ortama Kaçan Balıkların Etkisi; doğaya kaçan balıklar yaban ortamda yaşayabilir ve yerli türlerle rekabet ederler. Kaçan türler yerli türlere döl vererek gen kaynaklarının bozulmasına neden olurlar. Hastalık Tedavisi’nin Etkisi; balık hastalıklarında kullanılan antibiyotikler, doğal ortamın mikro florasını etkileyebilir” diye konuştu.
Karadeniz’deki kafeslerde sadece alabalık üretilmediğini ve levrek üretiminin önemli boyutlara ulaştığını ifade eden Özdemir “Üstelik Levrek balığı Ege Denizi’nde üretilen Levrek Balığı’na göre su sıcaklığının uzun dönem düşük seyretmesinden dolayı daha yavaş büyüdüğü halde şu anda ‘Karedeniz Levreği’ adı altında nerdeyse markalaşma yolunda. En az 2 lira daha fazlasına satılmasına rağmen pazarda kendisine çok güzel bir yer buldu. Karadeniz Levreği’ni markalaştırma yönünde daha fazla gayret sarfetmemiz gerekiyor. Çünkü Trabzon kıyılarında iyi bir kıyı yönetim kanunu uygulandığı takdirde gerçekten çok yüksek katma değer sağlanabilir. Çünkü kafes balıkçılığı son derece gelişmeye müsait. Özellikle Vakfıkebir, Çarşıbaşı, Sürmene ve Araklı açıkları kafes balıkçılığı için çok önemlidir ve elverişlidir. Darıca mevkiindeki alan paylaşımı ise gerçekten üst düzeyde bir koordinasyonla çözülmesi gerekiyor ve bütün sektörler bir arada karışık şekilde burada üretim yapabilir” ifadelerini kullandı.

HABERE YORUM KAT
Haberlere yorum yapanlar genel kuralları kabul etmiş sayılırlar. Küfür, hakaret, rencide edici cümleler veya imalar, inançlara saldırı içeren, imla kuralları ile yazılmamış, Türkçe karakter kullanılmayan yorumlar onaylanmamaktadır.
Önceki ve Sonraki Haberler