Trabzonlu Profesör yıllar önce Trabzon'u böyle anlatmıştı

"Trabzon ise heeeep kaybedecek. Artık bitmiş bir kent"

Trabzonlu Profesör yıllar önce Trabzon'u böyle anlatmıştı
Trabzonlu Profesör Şengül Öymen Gür yıllar önce yazdığı yazıda Trabzon'un hep kaybedeceğini ve artık bitmiş bir kent olduğunu belirtti.

Trabzon doğumlu olan ve 1970 yılında Karadeniz Teknik Üniversitesi (KTÜ) Mimarlık Fakültesinden mezun olduktan sonra 1971 yılında KTÜ de asistan olarak görev alan, 1978 yılında kazandığı burs ile ABD'de Pennsylvania Üniversitesi'nde doktora yapan, sonrasında yaptığı çalışmalarla 1989 yılında Profesör olan ve şuanda Beykent Üniversitesi Mimarlık ve Mühendislik Fakültesi Öğretim Üyesi olan Prof. Dr. Şengül Öymen Gür'ün yıllarca önce kaleme aldığı ve güncelliğini koruyup korumadığına sizlerin karar vereceği yazıda şu ifadeleri kullandı;

BİR NOSTALJİ !

New York'ta sabahın altısı. Eminim herkes kalkmış duşunu alıyor, hazırlanıyor ve kazanmak üzere sokağa adımını atacak. Herkes kazanacak bu gün, çünkü iyisi de kötüsü de 'Kazan Kazan Stratejisi' ile düşünüyor. Trabzon ise heeeep kaybedecek. Artık bitmiş bir kent…

Çünkü yaşam stratejisi yanlış. Eskileri geri getiremiyor, tüm gelişmiş insanlarını kaybediyor. Stratejisi ise ''Sen Kazanma, Ben Kazanacağım''. Dolayısıyla, sonuçta kimse kazanmıyor. Ne takımı, ne belediyesi, ne vilayeti, ne ticareti, ne de üniversitesi kazanmıyor, kazanmayacak da. Kör topal, alaca karanlıkta ilerleyecek ve bitecek. Bu durumun sorumluları ise toplasanız iki elin parmağını geçmez. Ya bu düşüncesiz, kifayetsiz insanları değiştireceğiz, ya da bu çıkarcıların adımlarını izleyerek uçuruma yuvarlanacağız. Hepsi bu kadar basit…

Ama önce şu stratejiyi bir anlatayım. Gelinim ile ben aynı okuldan mezunuz. O da Pennsylvania Üniversitesi'nden hukuk doktoru unvanı aldı. Dersin birinde, yönetme ve teşebbüs ile ilgili olan bir derste, hoca gelir, sınıfı önce ikiye sonra dörde böler ve her birinin bir de rakip takımı olan iki grup oluşturur. Olay karşı takımı aşmaktır ve bunun çeşitli ölçüt ve puantaj durumu vardır. Sonunda gelinimin de içinde bulunduğu grup rakibine bir kazık atar ve 5120 puanla kazanır ama, karşı tarafa bakacak pek de yüzü kalmamıştır. Diğer grupta ise 'win win stratejisini' uygularlar, ve sonunda biri diğerini yener ama her iki grubun da toplam puanı 10 binin üstündedir. Kısacası, oranın mağlubunun bile kazancı birinci grubun galibinin iki katıdır. İşte, New York'ta herkes bu biçimde kazanıyor. Biri biraz daha az, biri biraz daha çok, ama sonuçta herkes kazançlı.

Trabzon'u kendi işinden anlamayan 10 kişi yönetir, bunlar görevdeyken medya bunların arkasındadır. Bu sözde etkili isimleri üzmek onlara okur kaybettirebilir diye ürkerler çünkü. Bu insanlar bir beyaz eşya dükkanında, bir kuyumcuda veya bir mobilyacıda akşam saatleri oturur anlamadıkları konularda ahkam keser ve kendilerine yontarak ertesi günün olanlarını yaparlar. Hangi valiyi getirirlerse, hangi belediye başkanını getirirlerse, hangi rektörü getirirlerse şahsi çıkarları artar, bunun hesabını yaparlar. Vali daha önce nerede görev yapmış ve başarılı olmuştur, buna aldırmazlar, belediye başkanı imardan anlar mı dünya görüşü nedir, kendi görgüsü nedir, bu durum onları ırgalamaz. Rektör dil bilir mi, yayını var mıdır, dünya görüşü kapsamlı mıdır, bilimi yüceltecek kadar iyi bir akademisyen veya bilim adamı mıdır, yoksa kendini iyi gizleyen bir Atatürk karşıtı mıdır? Bu kalıplara onların literatüründe rastlanmaz. Rektör babasının idrarını eve asistan gönderip aldırmış mıdır, bu onlar için çok daha önemli ve elzem bir ölçüttür. Bunlara bakarlar, kamuoyu yaratırlar ve adamlarını göreve getirirler.
 
Bu kadarla kalsa iyidir, belki yine kazanır ve Trabzon'a kazandırırlar. Yok, onlar birbirlerine ikram ettikleri bol karbonatlı acı çaylarını içip evlerine dağılınca, bu kez de birbirlerinin yuvasını nasıl yıkacaklarını düşünürler. Birbirlerine nasıl kazık atacaklarının hesabını yapar, birbirlerine küçük borçlar takar, böylece kısa dönemde kazandıklarını zannedip serin ve sinsi uykularına dalarlar. Uzun dönemde ne onlar doğru dürüst kazanır, ne de Trabzon. Bu zihniyeti taşıyan kafaları sivil toplum örgütlerinin duyarlı yeni kuşakları değiştirmezse, bu milenyumda Trabzon iyice aç kalıp, birbirini sokak ortasında yiyecek. Üzgünüm, ama bu herkesin birbirinden sakladığı, telaffuz etmeye cesaret etmediği Trabzon gerçeği…

Sevgili duyarlı seçkin Trabzon ahalisi kendi işini bir kenara bırakıp, bilmediği konularda ahkam kesen, gazetelerde bol bol ucuz demeçler veren, kamuoyunu yanlış yönlendiren, kendi işini ve görevini yapmayıp Trabzon ekonomisine, ticaretine, kültürüne zarar veren bu başları kesin… Belki o zaman Trabzon aslına rücu eder.

HABERE YORUM KAT
Haberlere yorum yapanlar genel kuralları kabul etmiş sayılırlar. Küfür, hakaret, rencide edici cümleler veya imalar, inançlara saldırı içeren, imla kuralları ile yazılmamış, Türkçe karakter kullanılmayan yorumlar onaylanmamaktadır.
Önceki ve Sonraki Haberler