Okul fobisinin sebebi anneler

Imperial Hastanesi Psikiyatri Bölümü Doktoru Psikolog Seden Celep Ekici, çocuklarında sıkça görülen okul fobisinin annenin çocuktan ayrılmak istememe durumundan kaynakladığını söyledi.

Okul fobisinin sebebi anneler
Haber 61 / Özel Haber

Imperial Hastanesi Psikiyatri Bölümü doktorlarından Psikolog Seden Celep Ekici, okul fobisinin sık karşılaşılan bir durum olduğunu belirterek çocuğun anneye bağımlı yetiştirilmesinden kaynaklı bir sorun olduğunu vurguladı.
 
Türkiye’de ve dünyada en çok karşılaşılan rahatsızlıklardan biri olan depresyonun sebeplerini belirli durumsal sebepler ve genetik yatkınlık olduğunu belirten Seden Celep Ekici, depresyonun hayatımıza verdiği zararları ve kaçınma yollarını şu sözlerle anlattı:  
 
 “İleri derecede depresyonlarda intihar vakalarıyla karşılaşıyoruz veya kişi kendini o kadar bırakmış halde oluyor ki yataktan kalkamama, uyuma hali, mide bulantıları, baş dönmeleri ve panik nöbetleri içerisinde kendini buluyor. Bu tür hastaların muhakkak hastanede yatışı gereklidir. Depresyona girme durumu genellikle yineler. Çocukluk döneminde anne ve babanın çocuğu yetiştirme tarzı çocuğun kişiliğinde çok etkili oluyor. Annede bunalım hali, aşırı öfke ve kızgınlık, çocuğu sürekli azarlama ve uyarmalar ile çocuğa özgüven eksikliği verildiğinde çocuk bir olaydan hemen etkilenerek yetişmeye devam ediyor ve yetişkinlik dönemlerinde kendini gösteriyor. Durumsal sebeplere bakarsak, evlenme sırasında yaşanan sorunlar, boşanmalar, maddi sıkıntılar, fiziksel olarak kişinin kendine ait takıntıları da depresyona sebep olabilir.




KARADENİZ İNSANINDA EMPATİ YOK 

Karadeniz insanında ikili ilişkilerde çok problem oluyor. Cinsellik konuları çok fazla başvuru yapılan konular arasında. Cinsel sorunlar, evlilikte cinsellikle ilgili yaşanan problemler,  güven problemleri gibi ciddi sebeplerle ciddi anlamda başvuru oluyor. Aldatma, boşanma, ergenlik problemleri de depresyona sebebiyet verebiliyor. Aileler çocuklarını da getirme durumunu oluşturuyorlar. Teknolojik gelişim doyumsuzluğu, doyumsuzluk da sıkıntıları artırdı. Bu da depresyon oluşumuna ortam sağlıyor. Daha şiddetliyse yatış öneriyoruz.
 
Karadeniz toplumunda öfkeyi kontrol edememe hali karakteristik bir özellik. Hırçın ya da deli Karadeniz deriz. Bu mevsimsel durumlarla da ilgili olabiliyor ama Karadeniz insanında karşı tarafı anlamak, empati kurmak diye bir şey yok. İsteklerine çok önem veren bir toplumuz. Kültürel yapı olarak istek anlamında farklı kişilerin istekleri önemli olmadığından sorun burada yaşanıyor. Biraz empati yapmak gerek. Öfke patlamalarında içimizden saldırganlık dürtüsü hissedildiğinde ortamdan uzaklaşıp sakinleştikten sonra karşı tarafla konuşmayı deneyebiliriz. Karşı tarafa zarar versek de bağırıp çağırsak da öfkenin süresi belirlidir ve geçecek. Karşı tarafa zarar vermek hiçbir anlam ifade etmiyor. Öfkeli anlarda yer değiştirmek önemli. Duvarları masaları yumruklamak yerine bir buza kütlesini elimize alarak kendimizi farklı şekilde uyarabiliriz.
  
Tedavi yöntemi olarak, psikoterapide takip yapılması gerekiyor ve bilişsel davranışçı terapi yöntemi uyguluyoruz. Depresyonun kaynağına iniyor, uygulamaya yönelik ev ödevleri veriyoruz. Uygulamalarla kişinin hayat karşı olan sorunuyla başa çıkma direncini artırmaya  çalışıyoruz. Kişinin direncini kıramadığımızda terapinin yanında ilaç tedavisi devreye giriyor ve tedavi yöntemlerimiz bu şekilde devam ediyor. 
 
Birine zarar verme başlı başına psikolojik bir problemdir. Sağlıklı birey durduk yere birini öldürme eğilimi göstermez. Uyuşturucu madde kullanımı da etkin rol oynuyor. Aşrı saldırganlık tanısı koyulmuşsa zaten birine zarar vermeyle sonuçlanır. Aile ve genetik durumlar yine burada en önemli faktördür.

EBEVEYNLER SORUMLULUĞUNU UNUTMAMALI 

Çocuk yetiştirmek sanattır ve bu sanatı nasıl uyguladığınız çok önemli. Günümüz şartlarında anne baba da stres altında ama sorumlu olduğumuz birileri olduğunu unutmamak gerekiyor. Çocuğumuza karşı sorumluyuz ve onu anlamakla mükellefiz. Ne yaparsa yapsın onun yanlışını anlayacağız. Anne baba rolünde olduğumuzu ve çocuğa yardımcı olmamız gerektiğini unutmamalıyız. Ben kendi kişisel zevklerim için çocuğumu yönlendirmemeliyim. Anne babalar işin içinden çıkamadığı durumlardaysa mutlaka bir psikologdan yardım almalıdır. Bu yardımı komşudan alamazsınız. bir uzmana mutlaka danışılması gerekir. Hasta sayılarımıza bakarsak büyük bir artış olduğunu söyleyebilirim.
 
ÇOCUĞA CEZA DEĞİL ÖDÜL VERİN

Okul fobisi problemiyle çok karşılaşıyoruz. Çocuğun anneden, annenin de çocuktan ayrılamama sorunun ana kaynağı. Buradaki asıl problem annenin çocuktan ayrılamaması. Anneye bağımlı hale getirilmiş çocuklarda okul fobisi görülüyor. Çocuk okula gittiğinde annenin yaklaşımını görmeye çalışıyor. İlkokul çocukları için öğretmenlerimize bu noktada önerim, sıcak ve güler yüzlü olmak, çocuğu anlamak, bir şey öğretirken oyunlarla sevdirmeye çalışmak, ödülü daha aktif hale getirmek ama cezayı da bazı durumlarda gerçekleştirmesi gerekiyor. Çünkü cezalar caydırıcı değil, o anlık davranışı değiştirmeye yöneliktir. Ödüller davranışı değiştirmede daha etkin rol oynar. Ancak ödülü de çocuğa rüşvet şeklinde vermemek gerekiyor. çocuğa ödülü güzel bir şey yaptığında vermek gerekiyor. Bazı öğretmenler hiperaktif ve dikkat eksikliği olan çocuklarımızın farkına varamıyorlar. Bunun için öğretmenlerin bilgilenmelerini öneriyorum. Öğretmenlerin diğer çocuklara örnek olacağı cevabına karşılık olarak, her çocuğun kendine özgü özellikleri olduğunu öğrencilerine anlatması gerekiyor. her çocuk kendi içinde farklıdır. Bunun bir dengeye oturtulması gerekiyor. Eğitim hayatında olmak ve gününün tamamını çocuklara ayırmak da zor ve yıpratıcı olabiliyor. Bu anlamda aslında öğretmenlerimizin de psikolojik desteğe ihtiyacı olabiliyor. İnsanların olduğu yerler yıpratıcı meslek gruplarına girer ve yıpratıcı mesleği olan kişilerin profesyonel bir destek alması da gerekiyor.
 
2-3 AYDA EVLENMEK YANLIŞ

Fazla aşk duygusuyla evlenen insanların da bağımlılıkla ilgili bir problemi olduğunu kitaplar yazıyor. Aşırı duygular zarardır. Aşk duygusunun en fazla 1 yıl sürdüğü söyleniyor. Zaten bu kadar heyecan ve arzu duygusuna insan vücudu dayanmaz. Aşk duygusu antropologlara göre iki kişinin birbirine karşı duyduğu cinsel istek ve arzu olarak açıklanır. Evlenmeyle birlikte kişiler artık birbirini ait olarak görüyor ve belirli bir süre sonra bu tükeniyor. Tükenmeyle beraber taraflar birbirine karşı taarruza geçiyorlar. Aşk duygusu sevgiye dönüştüğü zaman anlam taşır. Çocukla beraber sorumluluklar işin içine giriyor. Hayat esas burada başlıyor. Kişiler birbirlerine bazı sorumluluklar vererek tanımaya çalışsınlar. Ortak noktaların daha fazla olduğu evliliklerin gerçekleşmesini öneriyorum. Çiftler, öfkelendiği zaman biz bunları nasıl tolere edebilirizi düşünsünler. Birbirlerine zaman tanısınlar. 2 -3 ay gibi kısa zamanda yapılan evlilikleri asla önermiyoruz. 
 
Acı aslında değer verdiğimiz şeylere karşı yaşanır. Değer verdiğimiz şeyler oldukça hayatta acılar olacaktır. Önemli olan bunların üstesinden nasıl gelirim, neler yapabilirimi bulmaktır. Bence hayatı çok daha aktif ve güzel hale getirebilirler. Hayatlarına renk katmak için bir şey yapmakları gerek. Eğer aşamadıklar sorunları olursa da bizler buradayız.”
 

HABERE YORUM KAT
Haberlere yorum yapanlar genel kuralları kabul etmiş sayılırlar. Küfür, hakaret, rencide edici cümleler veya imalar, inançlara saldırı içeren, imla kuralları ile yazılmamış, Türkçe karakter kullanılmayan yorumlar onaylanmamaktadır.
Önceki ve Sonraki Haberler
Trabzon Haber