İbrahim Akın "Trabzonlular herşeye inanmasın!"

Şike davasında aldığı cezayla 5 ay kadar Metris Cezaevi'nde yatan İbrahim Akın yeniden futbola dönmesinin ardından o günlerde yaşananları anlattı. 3 Temmuz 2011'de başta Fenerbahçe Başkanı Aziz Yıldırım olmak üzere çok sayıda kişinin gözaltına alınmasıyla

İbrahim Akın "Trabzonlular herşeye inanmasın!"
Şike davasında aldığı cezayla 5 ay kadar Metris Cezaevi'nde yatan İbrahim Akın yeniden futbola dönmesinin ardından o günlerde yaşananları anlattı.
 
3 Temmuz 2011'de başta Fenerbahçe Başkanı Aziz Yıldırım olmak üzere çok sayıda kişinin gözaltına alınmasıyla başlayan şike sürecinde önce 3 yıl futboldan men edilen daha sonra cezası 2 yıla düşen ve 5 ay kadar da ceza evinde yatan İbrahim Akın Trabzonlulara da mesaj gönderdi. Akın Trabzonlular'ın herşeye inanmamalarını istedi!
 
İşte İbrahim Akın'ın röportajında 3 Temmuz sürecini anlattığı o bölüm;
 
"GALATASARAY İLE ANLAŞMIŞTIK"
- 3 Temmuz'a gidelim. Operasyon günü sen neredeydin?
3 Temmuz başladığında İstanbul Büyükşehir Belediyespor ile Slovakya'da kamptaydık. 10 gün sonra polis bizi de davet etti. Benim de o ara transfer görüşmelerim vardı. G.Saray, Beşiktaş, F.Bahçe beni istiyordu. Hepsiyle de konuşuyorduk. Ama G.Saray ile para ve bonservisimde anlaşmıştık. Abdullah (Avcı) Hoca bana, “İskender'le git. Sizi gözaltına almayacaklar. 2 gün de tatil yapın, geri gelin.” dedi. Biz de hiçbir şey bilmiyoruz. Geldik, havaalanından aldılar. Ne olduğunu anlayamadık.
 
- Olanları takip etmediniz mi, gazeteleri okumadınız mı?
Genel hatlarıyla biliyoruz ama bizim hakkımızda ne var ne yok onu bilmiyoruz. Bizi direkt Organize Şube'ye götürdüler. Nezarete attılar. Öyle bekliyoruz. Avukatımız yok. İstanbul Belediye'nin bir avukatı geldi. Adamı tanımıyorum, etmiyorum. ‘Anlat' diyor bana. ‘Ne anlatayım' dedim. ‘Sen bilmiyor musun?' dedi. ‘Sen bilmiyorsan ben nereden bileceğim?' dedim. Bana anlat diyor avukat. Ben hayatımda karakola dahi gitmemişim. Nezarete koydular bizi. Aradan 8-9 saat geçti, yukarıya çıkardılar. Önüme 55 sayfalık bir doküman koydular. İçinde telefonda ne konuştuysam hepsi var. Soruları cevapladık. Avukat da yanımda. Bana ‘Şimdi seni salarlar' dedi.
 
- Kaç saat sürdü bu?
3-4 saat sürdü. İki defa ara verdik. Gece 11 gibi bitti. Avukat ‘Savunma güzel' dedi. Her şey gayet normaldi. Bir baskı yoktu.haber61
 
- Sen hiç ön hazırlık yapmadın mı?
Hayır. Bir şeyden haberim yok ki. Ondan sonra avukat yarın savcı seni görmek istiyor dedi. Ertesi gün savcıya gittik.
 
- Havaalanında seni aldılar, şok yaşadın mı?
Şimdi böyle bir şey beklemiyorduk ama tutuklanan insanlar vardı. Olabilirdi de. Ama bize söylenen bizi kimsenin almayacağıydı.
 
- Savcıya gittiniz. Sonra… Baskı falan olduğunu söyledin...
5 saat sürdü sorgum. Bir kez ara verdik. Aradan sonra işte o 9 paragraf cevaplarım var benim. Eğer polisteki savunmamı görürseniz, savcıdaki savunmamın neden değiştiğini anlarsınız.
 
- Savcıyla konuşurken yanında avukatın yok muydu?
Yine aynı avukat vardı. Avukat CAS davasına gittiğimde de benimle geldi. Beni mahkemede desteklemedi, CAS'ta destekledi. Mahkemeye çağrıldı gelmedi. Savcının bana yaptığı baskıyı anlatmadı.
 
- Avukat, CAS'ta F.Bahçe ceza almasın diye böyle bir savunma yapmıştır belki…
Mahkemeye gelse böyle böyle oldu dese belki her şey farklı olacak. Ben HSYK'ya da itiraz ettim. Savcı bana baskı yaptı dedim.
 
"ÇOCUKLARIMLA TEHDİT ETTİ"
- Nasıl bir baskıydı bu?
Çocuklarımla tehdit etti. ‘Benim istediğim cevapları vermezsen çoluğunu çocuğunu göremezsin' dedi. ‘İstediğim cevapları verirsen de, işte kapı, tıkır tıkır aşağı iner gidersin' dedi.
- Savcı sana inanmıyor muydu?
‘Ben sana inanmıyorum' diyordu. Benden isim istiyordu. Yoksa çıkamazsın diyordu. Avukata, dışarı çıkın, düşünün dedi. Avukat da bana diyor ki ‘Bak savcı böyle diyor, tutuklayacak seni, ne istiyorsa yapalım, çıkarsın.' Ben o sırada ağlıyordum. Tamam dedim. Siz ne istiyorsanız onu yazın dedim. Neye imza attığımı bilmiyorum. Yemin ederim. Bu zamana kadar savcının baskı yaptığını anlattım. Yalanlamadı beni. Niye uydurayım böyle bir şeyi. Bu davada kullanıldım. Sahaya çıkıyorum, bana şike yaptı diyorlar. En iyi oynayanım, şike yaptı diyorlar. Uçmuşum o sezon, bir sürü takım beni istiyor, beni şikeyle suçluyorlar.
 
- Beşiktaş maçı öncesi Tayfur Havutçu ve Serdar Adalı seninle konuşuyorlar…
Adamlar ‘seni istiyoruz' diyor. Ben de menajerim aracılığı ile diyorum ki -Serdar Adalı'yı at camiasından biliyorum- ‘Abi transfer olduğumda, şu kadar avroya anlaştık ama bana bir tane at hediye etsin' diyorum. İsmini veriyorum atın. Bundan dolayı şike yapmış oluyorum. Öyle diyorlar benim için. Baksınlar o maça. Yıllarca kaptanlığımı yaptı Tayfur hoca. Çok severim kendisini. Ama yapmadım böyle bir şey. Onlar da o niyetle aramadı beni. Ben o maçta gol attım. Quaresma ile maçın adamı seçildik. İlk defa bir şey anlatayım size. Mahkemedeyiz. Hâkim bana soruyor. “Oyundan çıktın Beşiktaş maçında, neden penaltı atmadın? Yahu şimdi ben nasıl o hâkime ‘oyundan çıkan futbolcu penaltı atamaz' diyeyim. Maçı izlediyseniz ben golü penaltıdan attım zaten. Siz bunları bilmiyorsanız bana bu soruyu sorarsanız ben şike yapmadığımı size nasıl anlatayım? Spor mahkemesinin kurulması gerektiğini defalarca insanlar söylüyor. Hangi futbolcu gol atıp da şike yapabilir?
 
- CAS'a Beşiktaş için de gittin mi?
Gitmedim. Aslında F.Bahçe için de gitmedim. Kendi durumumu anlatmaya gittim.
 
- Beşiktaş da bundan dolayı ceza alıyor.
Evet. Beşiktaş dava için beni çağırmadı.
 
- F.Bahçe ile ilgili suçlamalar için ne diyeceksin?
Fener için de şike yaptı diyorlar. Nasıl olabilir? Maçı izlesinler. Bir pozisyon var. Lugano bana patlak gözlerle bakıyor. Ben de ona işaret ediyorum. Maçın içinde olan bir pozisyon bu. Ama bunu başka anlamlara yoruyorlar. O maçta bizim takımın 7 gol pozisyonu var. Topların hepsini ben getirmişim. Bir topum direkten dönmüş. Nasıl dersiniz, ‘bu adam şike yaptı' diye?
 
- Telefon görüşmelerin var. İmamı aramışsın.
Benim inancımdan kaynaklanan bir şey bu. Menajerim bana demiyor böyle böyle yap diye. Ben kendim soruyorum imama. Böyle böyle bir şey var. ‘Bunun öbür tarafta vebali nedir?' diyorum. Böyle bir şey olursa diyorum. Ben ona böyle bir şey yapacağım demiyorum. Ben soruyorum ona. Bana diyorlar ki niye imamla konuştun? O benim inancımdan kaynaklanıyor. Ben çıktım oynadım. İmam bana tam tersini söyledi. İmamı dinlemedim. En basiti ben oynamam. Sakatım derim, oynamam. Hoca beni oynatmıyordu zaten. Abdullah Avcı beni çağırdı, ‘Oynatmayacağım seni maçta' dedi. 4 gün sonra Beşiktaş ile kupa maçımız vardı. ‘Seni oraya saklayacağım' dedi. ‘Hocam' dedim ‘beni oynat, yanlış anlar herkes'. Hocaya sorun bunları. Kendim oynamak istiyorum. 60. dakikada sakatlanıyorum. Hoca dışarı alıyor beni. Bir futbolcu şike yapacaksa eğer, yetenekli bir futbolcuysa niye çıksın maça? Hocası teklif etmiş oynatmayacağım diye.
 
- İmama o soruyu niye soruyorsun?
Kendimi rahatlatmak için. Biliyorsunuz transfer etmek için böyle şeyler olabilir. Bana çok transfer teklifi geliyordu. Menajerim böyle bir şeyi doğal olarak bana ima ediyor. Hâlbuki böyle bir şey yok. Bana direkt demiyor ki sen böyle böyle yap diye. Para kazanmak istiyor, transfer yapmak istiyor. F.Bahçe'ye, Beşiktaş'a gideceğim, iki maçta da oynama, sıkma diyor, sakatlanma diyor.
 
- Bazı menajerler böyle şeyler söyler futbolcusuna…
Hangi menajer bunu yapmaz? Ben de imama soruyorum, doğal olarak biz de futbolcuyuz. O an onu sormak geldi içimden. Tamam ben imama sordum, ben hatalıyım, böyle bir şey sormamam lazım, cahilce bir şey. Ama ben imama sorduktan sonra onu dinleseydim ben o maça çıkmazdım.
 
- İmam ne dedi sana?
İmam işte taraflar anlaşmışsa böyle bir şeyin olabileceğini söylüyor. Bu insanlara komik geliyor. Ama her imam farklı yani. Bana CAS davasında bile bunu sordular.
 
- CAS'ta da sordular mı?
Tabii. İmama gittin, böyle böyle demişsin diye sordular. Bir tanesi, ‘Bizde tam tersi' diyor, ‘Biz gideriz papaza, her şeyimizi anlatırız, günah çıkartırız'. Ona, ‘Bizde böyle değildir' dedim. ‘Biz imama direkt günahları, olayları anlatamayız'.
 
- Sen bunu mahkemeye anlattın, mahkeme anlamadı. Bunu Futbol Federasyonu'nun kurullarına da anlattın, onlar da mı anlamadı?
Mahkeme anlamadı derken, mahkeme benim savcılık ifademe inanıyor, bana inanmıyor ki.
 
- Emniyetteki ifadeni de mi baz almıyor?
Almıyor. Sadece savcıya verdiğim ifadeyi baz aldılar.
 
- Federasyon bu davada en büyük cezayı sana verdi. Hâkim anlamadı. Peki, federasyon niye anlamadı seni?
Onlar da savcıyı baz aldı. ‘İmzan var' dediler. Ama dediler ki sen şike yapmadın. Sen teşebbüs ettin. 2 sene ceza verdiler.
 
- Orada da federasyon senden ziyade takımları koruyor olmasın.
Fener'i koruyor, Beşiktaş'ı koruyor bilemem. Ben teşebbüsten 2 sene ceza aldım. Çok ağır bir ceza yani. En azından şike yaptı demediler. En çok o incitirdi beni. Yapmamış bir insana teşebbüs dediler. Teşebbüs dediklerinde biraz buruk da olsa, bu da iyi diyorsunuz. Bu davayı bir futbolcuyla kapattıklarını gördünüz işte.
 
- Arkan yok muydu? İstanbul Büyükşehir Belediyespor, Başkan Göksel Gümüşdağ sana sahip çıkmadı mı?
Bana kulüp sahip çıkmadı. Beni İstanbul'a gönderdiler. 2 gün sonra da sözleşmemi feshettiler. Bizi yalnız bıraktılar. Belediye çıkıp diyebilirdi biz futbolcumuza inanıyoruz, güveniyoruz. Bunu en çok da başkanımız Göksel Gümüşdağ diyebilirdi. Beni çok iyi tanıyordu çünkü. Bir tek Rıdvan Dilmen dedi ‘suçsuzdur'. Bir tek o söyledi. Ümit Özat'ın da söylediğini duydum.
 
- Bu durum da sana dokunmuştur.
Bana en çok dokunan İstanbul Belediye'nin sözleşmemi feshetmesi. Ve bizi kulüp menajeri Kamil Dizdar dışında kimsenin ziyarete gelmemesi.
 
- Bana bir menajer, F.Bahçe maçından önce bir yöneticinin soyunma odasına geldiğini ve ‘Bu maç bizim maçımız değil' dediğini anlattı. Bunu da İstanbul Büyükşehir Belediye'deki bir Brezilyalı oyuncudan duymuş. Doğru mu bu?
Yani şu anlamda söyledi onu, bu maç bizim maçımız değil derken 4 gün sonra kupa maçımız var. Sakatlanmayın tarzı söyledi orada. Belediye'nin o maçta hiçbir hedefi yoktu. Ama buna rağmen siz kaçırdığımız pozisyonlara bakın.
 
- Başkan gelir miydi soyunma odasına?
Evet. Her maçtan önce gelirdi. Beşiktaş maçından önce de geldi. Primi açıkladı.
 
- Senin 2 maçın var şüpheli. Ama 19 maç konuşuldu...
Bu dava büyük bir dava. Artık bazı şeyleri konuşmak doğru değil. Artık ben önüme bakmak istiyorum.
 
"YAPTIĞIMIZ YANLIŞLARDAN DÖNDÜK"
- Maçtan bir hafta sonra menajerin sana para getiriyor mu?
Bu soruların cevabını mahkemede verdim zaten. Yargıtay aşaması devam ediyor. Konuşmak doğru olmayabilir. Benim asıl derdim insanları inandırmak değil, yaptığımız yanlışlardan döndük, insanlar bunu bilsin istiyorum.
 
- Hapisten çıktıktan sonra G.Antep'e gitmen nasıl oldu?
G.Antep bana sahip çıktı. Başkana, yönetime, Kızıl ailesine çok teşekkür ediyorum. 2 sene arkamda durdular. Buruk geldim buraya. 5 ay oynamamıştım. Onun üzerine 1,5 sene daha eklendi. Ama kulüp yine sahip çıktı. Şimdi onlara bir vefa borcum var.
- Bunca yaşananlardan sonra insanlar sana nasıl tepki gösteriyor?
İnsanlar bana inanıyor. Bu da beni mutlu ediyor.
- G.Antep'teki Sivasspor maçında Sivas seyircisi aleyhine tezahürat yaptı. O an ne hissettin?
Belki psikolojimi bozmak için yaptılar ama hiç hoş değil. 2,5 sene ceza almışım, artık bitti benim cezam. Ama diyorum ya insanın üstüne bir leke geldiği zaman bunu gerçekten silmesi belki yıllar alır. Belki ömür boyu silinmez yani.
- Artık beni rahat bırakın mı diyorsun?
Yapmadığım şeyin cezasını çektim. Ona rağmen 2.5 sene gıkımı çıkartmadım. Artık top oynamak istiyorum. Bu işlerle de kimsenin beni konuşmasını istemiyorum.
-Trabzonspor taraftarı da sana tepkili…
Çünkü Trabzonsporlular da yazılanlara inanıyor. Sülalem Trabzonlu. 2004-05 sezonunda bir röportajım var. Orada “Trabzonspor'un her maçına gittim.” dedim. Fener maçında aslanlar gibi topumu oynadım. Trabzonlular her şeye inanmasınlar. Hakkıma girmesinler. Kalbime inansınlar. Gerçekten böyle bir şey yapmadım.
- Trabzonspor taraftarı mısın?
Annem Akçaabatlı. Dayılarımla, anne tarafımla büyüdüm. Ama Altay'ı tutuyorum. Dayım İzmir'de Trabzon'un çok maçına götürdü beni.
 
-F.Bahçe maçı öncesi annen, dayın aradı mı?
Maçtan önce annem arıyor. ‘Oğlum, böyle şeyler konuşuluyor.' diyor. Kadının içine mi doğuyor ne? Diyor ki ‘Oğlum bak, böyle şeyler olmasın. Hakkımı helal etmem.' ‘Anne olur mu?' diyorum.
 
- Yenilince dayın kızdı mı?
Sanki biz F.Bahçe'yi her zaman Kadıköy'de yenmişiz gibi. Maçtan sonra dayım aramadı. Karşındaki takım F.Bahçe. Trabzon'u duman ettiler.
- Futbolu hiç bırakmayı düşündün mü?
3 sene men dediklerinde düşündüm. O bir hafta çok düşündüm. Ama o arada destek aldığım abilerim vardı. En büyük desteği verenlerden biri Koray Avcı'dır. Ona çok teşekkür ederim. Futbolu bırakmayı kafamdan geçirdiğim anda beni ayağa kaldıran odur.
 
- Maddi zorluk yaşadın mı? Zira top oynamadın…
Geçmişten kazandıklarım vardı ama şöyle bir durum oldu; o dönem aldığım bazı şeylerin kredileri devam ediyordu. Borçlarım vardı. Kumar oynuyorsunuz, o dönem farklı bir dönemdi. 2,5 sene oynamazsanız neyle geçineceksiniz? Borcunuz da varsa birtakım sıkıntılar yaşayacaksınız tabii. Şu an Allah'a şükür kimseye muhtaçlığımız yok. Sadece tek derdim futbol oynamak. Maddi sıkıntıları herkes yaşıyor.
 
- Şu an oynuyorsun ama Yargıtay verilen cezaları onarsa ne olacak?
Yani şimdi dosya Yargıtay'da, bilmiyorum ki ne karar verilecek?
Mehmet Berk'e de üzülüyorum
 
-Daha sonra savcı Mehmet Berk'i hiç gördün mü?
Görmedim.
 
-Ona hâlâ kızgın mısın?
Aslında çok kızgındım ama şimdi ona da üzülüyorum. Çünkü insanlar onun yüzünden bana şikeci diyor. Ve günaha giriyorlar. Hakkıma giriyorlar. Bana güzel bir hayat sundu Allah. Ben Mehmet Berk'i suçlamıyorum. Belki o olmazsa bu güzellik gelmeyecekti.
 
- Suçlamıyor musun onu?
Hayır. O hayatımda olmasaydı bana bu güzellik gelmeyecekti. İnşallah Allah insanların aklından da çıkartacak bu düşünceleri. Şu an başka bir halet-i ruhiye içindeyim. Kim verebilir bu halimi bana?

HABERE YORUM KAT
Haberlere yorum yapanlar genel kuralları kabul etmiş sayılırlar. Küfür, hakaret, rencide edici cümleler veya imalar, inançlara saldırı içeren, imla kuralları ile yazılmamış, Türkçe karakter kullanılmayan yorumlar onaylanmamaktadır.
Önceki ve Sonraki Haberler