Kılıçdaroğlu: AHMET KAYA YAŞASAYDI...

Kılıçdaroğlu'nun konuşmasından satırbaşları:Birliğe ihtiyaç var, temiz siyasete ihtiyaç var. Biz haklı mücadelemizi ne olursa olsun sürdüreceğiz.Biz haklı mücadelemizi sürdüreceğiz, asla ödün vermeyeceğiz. Nejat Uygur, bir tiyatro sanatçısı, tiyatronun ba

Kılıçdaroğlu: AHMET KAYA YAŞASAYDI...

Kılıçdaroğlu'nun konuşmasından satırbaşları:

Birliğe ihtiyaç var, temiz siyasete ihtiyaç var. Biz haklı mücadelemizi ne olursa olsun sürdüreceğiz.

Biz haklı mücadelemizi sürdüreceğiz, asla ödün vermeyeceğiz. Nejat Uygur, bir tiyatro sanatçısı, tiyatronun babası, vefat etti, Allah'tan rahmet diliyoruz. Sanat dünyasına Allah'tan rahmet diliyoruz, başları sağolsun diyoruz. Bir toplumun yaşam kalitesini belirleyen temel şeydir sanat. Bir toplumu toplum kılan saygın kılan dünyada sesi duyulan kişi sanatçıdır. O nedenle sanat ve sanatçı çağdaş demokrasilerde el üstünde tutulur. Diktatörlerin egemen olduğu toplumlarda ise sanatçılar bedel öder. Gezi olaylarından sonra, Kültür Bakanlığı bir karar aldı. O gençlere destek veren tiyatroların ödeneklerini kesti. Benim verdiğim vergiyi sen nasıl kesersin?

"YANDAŞ SANAT OLMAZ"

Tiyatrolara yardım yapılmalı. 1980'den bu yana ayrım yapılmıyor. Ama şimdi yapılıyor. Yandaş sanat oluşturulmaya çalışılıyor. Yandaş sanat olmaz. Kendisini iktidarın emrine veren kişiden sanatçı olmaz.

Aytunç Altındal da hayatını kaybetti. Allah'tan rahmet diliyoruz. Eserleriyle yaşayacaktır. Çok güzel eserler bıraktı. Biz onu televizyonlardan dinlerdik. Allah rahmet eylesin... Başsağlığı diliyorum ailesine...

"SEN KİMSİN YA KİMSİN"

Gündemdeki konulardan biri dershaneler. Oturmuş karar vermiş beyefendi. Dersaneler kapanacak diyor. Kimsin sen ya kimsin sen? Sen kendini evinin kralı zannedebilirsin ama ülkenin kralı değilsin! Sen kimsin de böyle bir karar veriyorsun. Önce adam gibi oturup düşüneceksin neden 4 binin üzerinde dershane var. 50 bin öğretmen çalışıyor toplam çalışan 100 bin. Oturuyorsun masa başına ben kapatacağım diyorsun. Kİmsin sen ya? Nereden alıyorsun bu yetkiyi. Önce adam gibi otur pedagogları çağır eğitim sistemini adam gibi masaya yatır.

"ÖZAL DA AYNI ŞEYİ YAPTI"

 Dershaneler bir sonuçtur. Başlangıç değil ki! Rahmetli Özal da bir proje geliştirmişti dershaneleri kapatmak için. Özel eğitim kurumu olursa vergi almayacağım demişti. Büyük ölçüde dershaneler özel okul oldu. Ama sonra bu eğitim sistemi olduğu sürece bu dershaneler tekrar açıldı. Anne ve babalar mecburen gönderiyorlar. Kapattın ne oldu? Kayıt dışı yürüyecek. Varlıklı olanlar çocuğuna özel ders verdirecek. Peki fakir olan ne yapacak? Bu konu bizim de gündemimizdedir. Öğrencilerimizi dershanelere mecbur kılan eğitim sistemi değişmedikçe dershaneler kapanmaz. Değiştirmek için de her katkıyı veririm.

"İKİ ELİM YAKANIZDA OLACAK"

İktidarı dinlediğinizde Türkiye güllük gülistanlık. Kış kapıda bekliyor. Ciddi sorunlar var. Farklı bir pencere açacağım. 24 Kasım öğretmenler günü. Büyük bir trajedi yaşıyor sistem. 300 binin üstünde öğretmen atama bekliyor. MEB'in öğretmen ihtiyacı 140 bin. Büyük kentlerde matematik öğretmeni olmayan okullar var. Bu çocuklar dershaneye gitmeyip de ne yapsın? 4+4+4 sistemini getirdiler. Annelere sesleniyorum. Bütün kadınlara sesleniyorum. Sizin çocuğunuza gerizekalı diyen birisine oy verirseniz iki elim yakanızda olacak. Evinizdeki olumsuz tablodan şikayet ediyorsanız. Beş yaşınızdaki çocuğunuzu mecburen okula göndermek zorunda kalıyorsanız, göndermemek için mecburen rapor alıyorsanız, sizi kaygılandıran bu iktidara hesap soracaksınız. Sizin göreviniz bu.

"HALKIN ZENGİNLEŞMESİNİ SAVUNAN TEK PARTİ CHP'DİR"

Neden bu kadar kutuplaştık deriz zaman zaman. Size bir tablo çizeceğim. Ama bu rakamları TV'lerde duyamazsınız. Gazetelerde de yer almaz. Bazı yerlerde bir kaç satır çıkabilir. 2013'te vatandaşların borçları tüketici kredisi ve kart borçları 322.2 milyar liraya ulaşmış durumdu. Eski parayla 322 katrilyon... Bu vatandaş neyle uğraşacak... 322 milyar lira banka borcu. 2002'ye göre artan borç 49 kat. O vatandaşlara sesleniyourm. Senin gelirin 2002'den bu yana 49 kat arttıysa koşa koşa git AKP'ye oy  ver. Değilse oturup düşüneceksin. Neden bu ülke bu halde... Nereye gideceksin? Çözümün yeri adresi belli, halkın zenginleşmesini savunan tek parti CHP'dir.

"NÜFUSUN YÜZDE 85'İ TATİL YAPAMIYOR"

Törenle icra dairesi açıyor. İnsan biraz utanır ya. Törenle icra dairesi açılır mı? TÜİK'in rakamları.. NÜfusun yüzde 63'ü yoksulluk ve maddi yoksunluk içinde. Ben söylemiyorum. TÜİK söylüyor. 43 milyon 686 bin kişi şiddetli maddi yoksunluk içinde. Ben söylemiyorum. Nüfusun yüzde 85,9'u haftada bir gün bile tatil yapamıyor. Yüzde 78'i mobilyalarını yenileyemiyor. Yüzde 59'u 2 günde bir et yiyemiyor. Peki ne kadar para harcandı? AKP iktidarı son 10 yılda 1 trilyon 600 milyar dolar para harcadı. Bütün cumhuriyet hükümetlerinin harcadığı paradan daha fazladır bu. Peki vatandaş şu soruyu kendisine sormalı! Ben vergi veriyorsam birileri hesabının bana vermeli. Bu para nereye gitti? Yırtık ayakkabı ile siyasete girip dünyanın en zengin başbakanlarından biri olan Başbakan'a biri sormalı? Benim vergilerimi sen nereye harcadın? Birileri köşeyi dönüyor ama... Altıncı gemicik sahibi olanlar var bu ülkede. İşte senin vergin oraya gidiyor. Birileri köşe dönüyor bedelini sen ödüyorsun. Gözü kapalı gidip AKP'ye oy vermeyeceksin. Vatandaşsan gidip sorgulayacaksın. Demokrasinin çıkış noktası budur.

"AHMET KAYA BÖYLE BİRİSİYDİ"

Siyasetçi değil önce halk zenginleşecek. Halkın cebi para görecek. Önce üreteceğiz, sonra adam gibi paylaşacağız diyoruz. Biz bunu savunuyoruz. Büyük sanatçı Ahmet Kaya, 13. ölüm yıldönümünü geride bıraktık. Paris'te mezarını ziyaret etmiş bir karanfil bırakmıştım. Hüzünle ayrılmıştı aramızdan. Uzakta yaşamını yitirmişti. Giderken pekçok kişi eleştirdi. O bir sanatçıydı, devrimciydi, müzisyendi. Hiçbir zaman mağrurun yanında, zalimin yanında olmadı. O zulme uğrayanların yanında oldu. 12 Eylül darbesinden sonra hapislerde işkence gören binlerce insanın sesi ve türküsü oldu. Ahmet Kaya böyle birisiydi. Haksızlığa direndi. Mücadele etti. Mücadelesinden asla vazgeçmedi. Onu saygın kılan da bu duruşudur. Onu sanatçı kılan da zaten bu duruşudur. Tek başına mağrurca yoluna devam etti. Benim bir kimliğim var, halkın çıkarlarını savunurum dedi. O iyi biliyordu ki iktidar yalakasından sanatçı çıkmaz.

"AHMET KAYA YAŞASAYDI HAPİSTEYDİ"

Diktatörlerin temel bir özelliği vardır. Herşeyi istismar ederler, kendi çıkarları uğruna feda etmeyecekleri hiçbir şey yoktur. Dini, etnik kimliği, sanatçıları istismar ederler. Erdoğan Ahmet Kaya'yı da istismar etti. Diyarbakır'da diyor ki o yaşasaydı aramızda olurdu. Ahmet Kaya bugün yaşasaydı, Gezi eylemcilerinin yanında olurdu ve şimdi hapisteydi.

"CAMDAN ADAM OLMAZ"

Çünkü Gezi eylemlerinde 7478 yurttaş yaralandı. Yani 7 bin 500 yurttaş polis şiddetiyle yaralandı. 91 kişi kafa travmasına uğradı, binlerce genç işkence gördü. 10 genç gözünü yitirdi. 1 kişinin dalağı alındı. Hayatının baharında 7 gencimiz öldürüldü. Ahmet gibi bir duyarlı sanatçı böyle bir olay karşısında REcep Tayyip Erdoğan'a övgü düzebilir miydi? Ahmet Kaya yaşasa aramızda olurdu diyor. Ahmet Kaya yaşasaydı Gezi eylemcilerinin yanında olurdu ve sen de onun karşısında olurdu. Çünkü Gezi eylemcileri tam demokrasi ve özgürlük istiyordu. Ahmet Kaya'nın mücadelesi de buydu. Ahmet Kaya Ethem Sarısülük Abdullah Cömert Ali İsmail Korkmaz için türküler yazar, ağıtlar yakardı bugün. O bu toprakların insanıydı. Mazlumun yanındaydı, zalimin karşısındaydı. Sen Ahmet Kaya'yı tanımıyorsun, türkülerini bile dinlememişsin. Çünkü sen içinden geldiği gibi konuşmuyorsun. Cama yazıyorlar oradan okuyorsun. Camdan adam olmaz.

"AHMET KAYA DEVRİMCİDİR"

Ahmet Kaya 12 Eylül'de hapislerde çürüyen pek çok insan için türkü yaktı. Hepimiz dinledik... Bazen gözyaşı bazen sevinçle... Bir diktatör Ahmet Kaya'yı nasıl ağzına alabilir? Onu sen tanımıyorsun. Ahmet Kaya devrimcidir, yüreklidir. Senin o özel yetkili mahkemelerin Ahmet Kaya'nın peşine düştü. Onun bir türküsü var meşhur. Şöyle diyor... "Haydi sen işine git, herkes kendi işine, sokaklarında zulüm var lo. Düşemem zalimin yani Tayyibin peşine" diyordu Ahmet Kaya... Elbette sanat önemlidir. Bir sanatçımızın vefatı dolayısıyla sanatın önemini anlatmaya çalıştık.

ŞİVAN PERVER'E ELEŞTİRİ

Rahmetli Ruhi Su kanserliydi yurt dışına gidecekti. Kenan Evren ve arkadaşları ona pasaport vermedi. Şivan Perver önemli bir sanatçımız. O Halepçe vahşetini en güzel okuyan insanlardan birisidir. Kürtçeyi bilmesek bile o türküyle tüylerimiz diken diken olur. Orada bir insanlık dramı anlatılır. Bir yerinde şöyle söylüyor: "İmdat imdat, yine bize fermandır. Yukarıdan jetlerin gümbürtüleri geliyor, her yeri taş ateş duman ve sis içinde bırakıyor. Çocukların çığlıkları geliyor." Bunu söylüyor Şivan Perver... Ben ona sormak isterim, Diyarbakır'a gittin, sahneye de çıktın, Roboski'de öldürülen yurttaşlarımızın hesabı verilmeden, sen hangi yüzle Recep Tayyip Erdoğan'a övgüler düzüyorsun.

"SANATÇI ZALİMİN YANINDA YER ALMAZ"

34 yurttaşımız öldürüldü. Kanları dahi kurumadı. Tek takipçisi biziz. Adam gibi muhalefet şerhi yazan biziz. Dışarda oturacaksın, Uludere'de öldürülen yurttaşlara üzüldüm diyeceksin, failleri meydanda, talimatı veren Recep Tayyip Erdoğan ve sen ona övgüler düzeceksin. Nasıl olur böyle bir şey? Sen sanatçısın, sanatına saygı duyarız, ama sanatçı zalimin yanında yer almaz, zalimin karşısındadır. Ahmet Kaya gibi.. Otur Ahmet Kaya'nın gösterdiği yürekliliği göster! Uludere'nin takipçisii olmayı sürdüreceğiz. Talimatı veren Erdoğan, öldürten, dosyayı gizleyen Erdoğan. Şimdi kalkmış barıştan söz ediyor.  Hangi barıştan söz ediyorsun? Şivan Perver de unutmasın, çıktığı sahnede bir sanatçı kimliğini geride bıraktı. AKP'nin seçim propagandası afişine malzeme oldu. Bir sanatçı o duruma asla düşmemeli.

"DUVAR ÖRÜYORSUN SEN ORAYA"

Eğer bu ülkede az önce söyledim Gezi olaylarında gençler öldürülürse, binlerce kişi yaralanır, biber gazıyla şu ve ya bu şekilde hayatını kaybederse, acı çekerse, sanatçı bunlara sahip çıkmalıdır. Onların türküsünü söylemek zorundadır. Barış bütün yurt sathında olmak zorunda. A ilinde barış B ilinde kavga olmaz. Böyle barış gelmez. Diyarbakır'da barıştan söz ediyor. Aslında sevinmedim değil. Acaba yeni bir cezaevi açılışından mı söz edecek dedim ama barıştan söz etti. Diyarbakırlılar bunu unutmamalı. Ne diyor? Şam'ın ağıtı bizim ağıtımızdır, Kamışlı'nın derdi bizim derdimizdir. Peki kardeşim, Kamışlı'nın derdi bizim derdimizse bu Nusaybin'deki duvarı senin dublörün mü örüyor? Yalan söylüyorsun, duvar örüyorsun sen oraya. Şam'ın ağıtı bizim ağıtımızdır diyor. Peki bu Şam'a eline silah verip gönderdiği adamlar kimin adamları? Git kardeşini vur dediği adamlar kimin adamı? Orada yakılan ağıtların sorumlusu sensin. Bunu sen nasıl bilmezsin? Şamda dökülen her kanın sorumlusu benim derse eyvallah doğrudur deriz. Ama orada yakılan ağıtların sorumlusu sensin. Bu böyle bilinmeli.

"NEDEN BU HALE GETİRİYORSUN ÜLKEYİ?"

Barzani'yi bir dönem K. Irak'ta PKK'nın hamisi olarak suçladı. 2007'de bir televizyonda diyor ki "Bizim muhatabımız oradaki Kürtler değildir. Irak merkezi hükümetidir. Cumhurbaşkanı ve Başbakan ile görüştüm ama bunun dışındaki bir kabile reisiyle ben görüşmem" diyor. Daha dün kabile reisi dediğin adam D.Bakır'a geldi sen koşa koşa ayağına gittin. Hangi Kabile reisi Türkiye Cumhuriyeti Başbakanı'nı ayağına getirebilir? Hangi Erdoğan'a inanacağız? Barzani ve Irak değişmedi. Değişen kim? Erdoğan... Barzaninin başındaki konfetileri ayıklama görevi üstlendi. Kimsin sen ya? Neden bu hale getiriyorsun ülkeyi? Yazık değil mi?

"GEZİ OLAYLARINI İÇİNDEN ATMIŞ DEĞİL"

Cezaevleri boşaltılacak diyor. Peki tıka basa dolduran kim? Yatacak yer kalmadı, yeni cezaevleri kuruyorsun... Dil sürçmesi değil, kafasının arkasındaki bir düşünce. Gene Ahmet Kaya'dan sözediyor, Hoşçakal Gözüm diye bir sözü var... Onu Hoşçakal Çözüm diye okuyor. Bu dil sürçmesi değil kafasının arkasındakidir. Erdoğan budur, herkes bunu görmeli. Her geçen gün onun kimliği daha net ortaya çıkıyor. Hala Gezi olaylarını içinden atmış değil. Hala suçluyor.. Davutoğlu ABD dönüşünde, Gezi'den onur duyuyoruz diyor.. Merak ediyorum, birisi onur duyuyor, birisi suçluyor. Kim bunlar? Ne yapıyorlar?

"BARIŞ DİYORLAR, HANGİ BARIŞ?"

Diyarbakır'da o toplantı yapıldı, hep beraber izlendi. Gözyaşları akıtıldı. Ama bir tablo daha vardı. D. Bakırlı bir anne... Oğlu Medeni Yıldırım'ın katilinin bulunmasını istiyor. Tek başına.. Şöyle söylüyor Erdoğan'a: "Senin vicdanın yok mu oğlumun katillerini neden bulmuyorsun?" Bu kadının sesi, o meydanda toplanan binlerin sesinden daha güçlüdür. Çünkü bu kadının yüreği yanıyor. Oğlunun katillerinin bulunmasını istiyor. Öbür tarafta ise bir şov yapılıyor. Bir yerel seçim şovu... D.Bakırlıların bu gerçeği görmesi lazım: Bir annenin çığlığı sizin vicdanını kanatmalı. Oğlumun katili sensin diyor. Binlerce Diyarbakırlı Erdoğan'ı alkışlıyor. Bu benim içime sinmiyor. Bir annenin feryadi onbinlerden daha güçlüdür. Siz görmüyorsunuz bunları. Diyarbakır'da o miting yapılıyor, sanatçılar çıkarılmış Erdoğan'a övgü düzülüyor. Türkü söyleniyor koro halinde ağlanıyor. Ağlamaktan sorumlu bakan da orada... Herhalde Ali İsmail Korkmaz için ağlamıyorlar... Herhalde Medeni Yıldırım için ağlamıyorlar... Bakın değerli arkadaşlarım, aynı sıralarda İstanbul'da gösteri var. Berkin Elvan... 14 yaşında bir çocuk... Ekmek almaya gidiyor, polisin biber gazıyla yaralanıyor. Uzun süredir komada. Anne acılı aile acılı... Gösteri yapılıyor. Sorumluların bulunması için. Polis şiddeti uygulanıyor bir göstericinin ayağı kırılıyor. Barış diyorlar hangi barış? En demokratik hakkını kullanan bir göstericinin ayağını kırıyorsunuz... Hangi barıştan söz ediyorsunuz?

"CEZAEVLERİNİ TIKA BASA DOLDURDULAR"
 
Cezaevlerini tıka basa doldurdular. Cezaevleri insanların ölüme terk edildiği yerler değildir. Ağır hastaların sorgusuz yatırıldığı yerler değildir. Yaşam hakkı kuralı vardır. Cezaevlerinde yatanların sorumlusu hükümettir. Fatih Hilmioğlu hasta.. Bir bilim insanı, tedavi görmesi lazım, hayır diyorlar... Ölüme yatacaksın orada diyorlar... Biz itiraz ediyoruz. Bir teklif verdik, hastalar tedavi görsün cezaevinde kalmasın diye. Bugün görüşülecek. Bugün öğleden sonra TBMM genel kurulunda CHP'li vekillerin verdiği teklif görüşülecek. Bakalım AKP evet mi diyecek hayır mı? Roosevelt diyor ki barışa inanmak yetmez, istemek gerek, istemek yetmez, çalışmak gerekir diyor. Barış için biraz yürekli cesur ve kararlı olmak lazım.
 

HABERE YORUM KAT
Haberlere yorum yapanlar genel kuralları kabul etmiş sayılırlar. Küfür, hakaret, rencide edici cümleler veya imalar, inançlara saldırı içeren, imla kuralları ile yazılmamış, Türkçe karakter kullanılmayan yorumlar onaylanmamaktadır.
Önceki ve Sonraki Haberler