Hayal bile edilemeyenleri yaptık

Başbakan Recep Tayyip Erdoğan, Ak Parti Grubu'nda milletvekillerine seslendi.12 yılı aşkın bir süredir milletimizin sorunlarına cevap verebilmek için canla başla uğraş vermekteyiz. 3 Kasım 2002 seçimlerinden sonra Ak Parti Grubu ile kesintisiz bir istikam

Hayal bile edilemeyenleri yaptık

Başbakan Recep Tayyip Erdoğan, Ak Parti Grubu'nda milletvekillerine seslendi.

12 yılı aşkın bir süredir milletimizin sorunlarına cevap verebilmek için canla başla uğraş vermekteyiz. 3 Kasım 2002 seçimlerinden sonra Ak Parti Grubu ile kesintisiz bir istikamet doğrultusunda Türkiye için çözümler oluşturduk. Türkiye'nin ufkunu genişlettik. Ak Parti'nin Meclis'te çoğunluğu sağlamayasoıyla birlikte çok önemli istifkrarlı bir şekilde Türkiye'yi çözümlerle buluşturduk. Türkiye'nin vizyonunu büyüttük.

DÜN DÜNDE KALDI CANCAĞIZIM

14 Ağustos 2001'den bu yana Ak Parti'nin ilkeleri doğrultusunda hizmet etmiş ve hizmetlerini sürdüren tüm vekillerimize de teşekkür ediyorum. Dördüncü yasama yılının ilk grup toplantısında şunu özellikle ifade etmek istiyorum. Bugün yeni bir gündür. Bugün yeni bir başlangıçtır. Hz. Mevlana'nın dediği gibi "Dün dünde kaldı cancağızım. Bugün yeni şeyler söylemek lazım." Evet dün dünde kaldı. Elbette dünü hatırlayacak ve ibret alacak, geçmişten dersler çıkaracağız. Her zaman olduğu gibi gözümüzü istikbale dikecek, ufuklara dikecek, gelecek için çalışmaya devam edeceğiz.

HAYAL BİLE EDİLEMEYENLERİ YAPTIK

Ne oldu bize ki 11 yıl boyunca, ülkemiz için yaptığımız hizmetleri artık öyle bir çırpıda sayıp dökemiyoruz. Ekonomiden demokrasiye içten dış politikaya, emniyetten adalete sağlığa, enerjiden tarıma kadar ülkemizi ilgilendiren her alanda çok önemli hizmetler verdik. Allah'a hamdolsun 81 vilayetimizde her ilçemizde köylerde yaylalarda mezralarda eserlerimiz var. 10 yıllardır çözülemeyen sorunlara ortak çözümler bulduk. Nice meseleyi Türkiye'nin gündemine taşıyıp çözüyoruz. Hayal bile edilemeyenleri yaptık. Hayalleri hedef haline getirip hedefleri tutturduk. Ekonomiyi 3 kattan fazla büyüttük: Demokrasiyi zincirlerinden kurtardık.

HER ZAMAN İLERİYE BAKTIK

Dış politikamızı etkin ön alan belirleyici bir konuma yükselttik. Gelişmiş ülkelerde ne varsa aynısını hatta daha fazlasını milletimize ulaştırmanın kararlı mücadelesini verdik. Biz geçmişin gururuyla ezilenlerden, yaptıklarını yeterli görüp mevcut ile iktifa edenlerden asla olmayacağız. Her zaman ileriye baktık bugün de ileriye bakıyoruz. Her yeni günü yeni bir başlangıç olarak görüyoruz. Terü taze bir enerjiyle yol alıyoruz. Önceki hafta Kırşehir'de Ahilik haftası törenleriyle birlikte son derece anlamlı bir anma töreni gerçekleştirdik. 21. Yüzyılın Yunus Emre'si olan Neşet Ertaşı hem kabri başında hem anma merasiminde yad ettik.

BİZ ÇIKAR İÇİN BİR ARAYA GELMEDİK

Ülke aşkıyla millet aşkıyla insanlık aşkıyla eser ve hizmet üretmeye devam edeceğiz. On yıllardır siyasetin içindeyiz. Bizi on yıllardır takip eden, ama anlamakta analiz etmekte zorlananlar var. Bizi öylesine bir hareket olarak gören sürekli de yanılanlar var. Bu davayı başka davalarla karıştırıp farklı beklentilere giren, sürekli hayal kırıklığına uğrayanlar var. Biz önce milletin sonra vicdanının sesine kulak verip öyle yürüyen bir partiyiz. Bizi bir araya getiren çıkar dedikleri değildir. Bizi bir araya getiren ortak hırslar değildir. Biz tesadüfen bir araya gelmiş öylesine toplanmış bir topluluk değiliz. Biz ortak hedef ve idealleri olan adeta feleğin çemberinden geçerek aynı acıları yaşayarak bugünlere ulaşmış yani kader ortaklığı yapmış bir kadroyuz. Böyle bir kadro içinde birbirine çelme takmak, kuyusunu kazmak, birbirinin başarısızlığından medet ummak asla olamaz. Biz en başından beri biriz ve beraberiz. Biz dedikodulara sanal tartışmalara değil önce milletin sesine sonra vicdanımızın sesine kulak vereceğiz.

BU KADRONUN İÇİNDE BEN OLAMAZ

Bu kadronun içinde Ben olamaz. Bu kadronun içinde Biz var... Bize bakacağız. Bugüne kadar kendi gündemimizi hep kendimiz belirledik. Bize dışardan gündem dayatılmasına izin vermedik. Ne yaptığımızdan daha ziyade önemli olan ne yapacağımızdır. Millet bizden ne yaptığımızdan daha çok ne yapacağımızı duymak istiyor. Bugünlere ne yaptığımızı anlatarak değil ne yapacağımızı anlatarak geldik. Yaptıklarımız hep yapacaklarımızın teminatıydı.

HESABINI ALLAH'A VERECEKLER BİR ŞEYDEN KORKMAZ

Yaptıklarımızı yeterli görmeyip daha büyük hedefler belirlediğimiz o hedeflere koşturduğumuz için buradayız. Aşk ile çalışmaya devam edeceğiz. Bizi milletten uzaklaştıracak her girişimden her senaryodan uzak duracağız. Ümitsizliğe asla prim vermeyeceğiz. Bu dava adeta iğneyle kuyu kazılarak bugünlere gelmiştir. Bu davanın hamurunda, nice gönül insanının alınteri vardır. Herkesin sustuğu susturulduğu herkesin sindirildiği dönemlerde bulabildiği en küçük hareket alanını değerlendiren susmadan davasının mücadelesini veren insanlar bu davayı bugünlere taşıdı. Hesabını Allah'a verecek olanlar hiçbir şeyden korkmazlar.

YAPACAĞIMIZ DAHA ÇOK İŞ VAR

Ölümden ölüm tehditlerinden baskında zulümden asla çekinmezler asla geri adım atmazlar. Siz iyi olduğunuz sürece mutlaka kötüler olacak sizi engellemeye çalışacak. Diklenmeyeceğiz fakat dik duracağız. Dava taşını gediğine koyana kadar mücadeleye devam edeceğiz. Onların bir tuzağı varsa, Allah'ın da milletin de bir tuzağı var. O tezgahların hepsi yerle yeksan olur. Böyle bir dayanışma ve azimle yolumuza devam edeceğiz. Yapacağımız daha çok iş var.

MUHALEFETİN ADINI AĞZIMA ALMAYACAĞIM

Gönül isterdi ki bizim paylaştığımız aşkı muhalefet de paylaşsın. Muhalefet ne yazık ki statüko kalesine sımsıkı sarılmayı tercih etmiştir. Türkiye ne yazık ki muhalefet sorununu aşamamaktadır. Söylemlerini dahi değiştirmemişlerdir. Muhalefet kendisini yenileme yeni şartlara uyum sağlama gereğini hiçbir zaman hissetmedi. Bundan sonra muhalefet genel başkanlarının adını ağzıma almayacağım demiştim ve almayacağım da... Bunu arkadaşlarıma havale ediyorum.

BÖYLE BİR MUHALEFET TÜRKİYE İÇİN TALİHSİZLİKTİR

Bizim meselemiz zihniyetlerdir. 11 yıl boyunca Ak Parti'ye hangi çamuru atmak istedilerse hep ellerine yüzlerine bulaştı. O iftira döndü onları vurdu. Millete söyledikleri tüm yalanlar millet tarafından reddedildi: Muhalefet hatalarından ders çıkarmak yerine yanlışta ısrara devam etti. Böyle bir muhalefet Ak Parti için talih olsa da Türkiye için talihsizliktir. Türkiye vesayetten kurtulurken, muhalefet kendisini bağımlı hale getiren vesayetten kurtulamamış. Zincirlerini koparıp atamamıştır. Vesayetin gölgesinde siyaset yapılamaz. Özgür demokratik katılımcı çözüm üreten siyaset yapılamaz. Korkuların egemen olduğu partilerde siyaset üretilemez. Siyaset sandık sonuçlarına saygı duymakla, demokrasiye saygı duymakladır. Çetelerin terör örgütlerinin sokak eylemlerinin vesayetinde onların boyunduruğu altında sağlıklı bir siyaset yapılamaz hatta hiç yapılamaz. Biz buna rağmen Türkiye'yi hızla büyütmeye devam edeceğiz.

O SEVİYEYE DÜŞMEYECEĞİZ

Her ortamda gerilim siyasetine başvuracak muhalefet karşısında her zaman olduğu gibi sağduyulu davranacağız. Tahriklere gelmeyeceğiz. O seviyeye düşmeyeceğiz. Buradan nemalanmak isteyen muhalefete bu kozu vermeyeceğiz. Biz 76 milyonun hükümetiyiz. Ak Parti 76 milyonun tamamına aynı nazarla bakar. Tamamına aynı gönül diliyle konuşan Türkiye'yi bir bütün olarak kucaklayan bir partidir. Muhalefetin kutuplaştırma siyasetine karşı kucaklayıcı olmaya devam edeceğiz. Bugüne kadar ne yaptıysak Türkiye için yaptık. Hangi adımı attıysak Türkiye'nin normalleşmesi için yaptık. Belli kesimlere imtiyaz için değil tam tersine imtiyazları alan Türkiye'yi normalleştiren reformlar yaptık. 11 yıldır itiraz ettikleri gibi bugün de itiraz etmektedirler. Yarın da itiraz edeceklerdir.

O FOTOĞRAF TÜRKİYE FOTOĞRAFIDIR

Gazi Mustafa Kemal'in ifadesiyle Misakı Milli içindeki herkes özellikle de Müslüman unsurlar yani anasırı İslam bu cumhuriyetin ayrımsız vatandaşları olarak kabul edilmiş, Cumhuriyet de zaten onlar tarafından inşa edilmiştir. 23 Nisan 1920'de Ankara Ulus'ta TBMM önündeki fotoğraf bizim cumhuriyetimizin ruhunu en öz şekilde yansıtan fotoğraftır. Meclis önünde Gazi Mustafa Kemal'in etrafında ellerini semaya açılmış dua edenleri gösteren fotoğraf bir Türkiye fotoğrafıdır. Valiliklere gönderdikleri genelgeyle hatmi şeriflerin indirilmesi ve salavat getirilmesi, bütün bunlar Meclisin açılışındaki sırdır. Aslolan budur zaten. O mecliste Türk var, Kürt var, Arap var, Çerkez var, Boşnak var, Roman var bütün etnik unsurlar var. Farklı libaslar içinde birbirlerine saygı gösteren bir anlayış var. Cumhuriyet tüm farkları zenginlik olarak gören, farkları birleştiren bir ruh, öyle bir felsefe üzerine bina edildi.

ENİŞTESİ OLDUĞUM İÇİN ORAYI ÖRNEK VERİYORUM

Bugün attığımız her adım, yaptığımız her reformu millete karşı gibi göstermeye çalışan cahiller var. Türkiye'de yer isimlerinin değiştirilmesi 1949 tarihli bir yasaya dayandırılır. Milletimin şunu duymasını istiyorum. 27 Mayıs ihtilalinden sonra sadece 4 ay içinde Türkiye'de 10 bin civarında yerleşim yerinin ismi değişti. 60-65 arasında 16 binden fazla yerin adı değişti. 1980 ihtilalinin ardından yine bir çok yerin adı değişmiştir. Örneğin Tillo ismi, bundan sadece 23 yıl önce 1990 yılında Aydınlar olarak değiştirilmiştir. Eniştesi olduğum için ben orayı örnek veriyorum. Allah aşkına bu cumhuriyetle nasıl bir ilgisi olabilir. Her sabah öğrencilere okutulan and, 1933 yılında başlayan ve defalarca değiştirilen, kaldırıldığı halde 12 Mart'ta yeniden diriltilen bir uygulamadır. Bunun cumhuriyetle ilgili olduğunu iddia etmek nasıl bir cahilliktir. Kılık kıyafet üzerinden ayrımcılık 1940larda adeta zulme dönüşmüş 12 Eylül ve 28 Şubat'ta doruk noktasına ulaşmıştır. Bunu da cumhuriyetle bağdaştırmak nasıl bir cahilliktir. Bu cumhuriyet 12 Eylül'de 28 Şubatta 27 Mayıs'ta kurulan cumhuriyet değildir.

ÖRTÜLÜ OLAN DA CUMHURİYETİN SAHİBİDİR

Bu cumhuriyet 23 Nisan 1920'de temeli atılan 29 Ekim 1923'te kurulan bir cumhuriyettir. Yaptığımız her reform kuruluş felsefesinden uzaklaşan Türkiye'yi yeniden kuruluş felsefesine yaklaştırmıştır. Zulümleri tek tek ortadan kaldırıyoruz. Onlar Türkiye'yi temel kuruluş felsefesinden uzaklaştırdılar, biz ise cumhur ile cumhuriyeti yeniden kucaklaştırıyoruz. Bizim yaptığımız Türkiye'yi normalleştirmektir. Bizim için tarih birileri gibi 27 Mayıs'ta 12 Eylül'de başlamadı. Biz bin yılların içinden süzülerek bu günlere ulaştık. Tek bir millet olarak, bir olarak bugünlere ulaştık. 23 Nisan'da Meclisi birlikte açtık, 29 Ekim'de bu cumhuriyeti birlikte kurduk. Kimse cumhuriyetin yegane sahibi değildir. 76 milyona kibirle bakıp dayatmalarda bulunamaz. Cumhuriyet hepimizin cumhuriyetidir. Başı açık olan ne kadar cumhuriyetin sahibiyse, örtülü olan da o kadar sahibidir.

BU ÜLKEDE FARKLI OLANLAR UZAYDAN GELMEDİ

İstanbul'daki ne kadar cumhuriyetin sahibiyse, Edirne Trabzon Diyarbakır ve Hatay'daki de o kadar cumhuriyetin sahibidir. Bu ülkede farklı olanlar uzaydan gelmediler. Aleviler Sünniler bu ülkeye dışardan gelmediler. Namaz kılanlar başını örtenler, bir yere girince Selamın Aleyküm diyenler bu ülkeye başka bir yerden gelmediler.

"BURASI BİZİM VATANIMIZ, BURADA ÖLECEĞİZ"

Bakıyorsunuz birileri çıkıyor gitsinler Arabistan'da okusunlar diyor, birileri çölde yaşasınlar diyor. Birileri ya sev ya terk et diyor. Siz kimi kimin toprağından kovuyorsunuz. Burası bizim vatanımız. Bir yere gitmeyeceğiz. Burada da öleceğiz. Bir tek vatandaşın bile kendisini öz yurdunda garip öz vatanında parya olarak hissetmesine rıza göstermeyiz. Bayrağımızın gölgesi altında bir ve beraber yaşayacağız. Kimse kimseye yaşam tarzı dayatmayacak. Kimse yekdiğerinin özgürlük alanına müdahale etmeyecek. Cumhuriyeti işte biz böyle güçlendirdik, böyle yaşatacağız. Birbirimizi anlamaya çalışarak geleceğe yürüyeceğiz. Silahla değil terörle değil molotofla değil, konuşarak istişare ederek birbirimizi dinleyerek anlamaya çalışacağız. Ötekileştirmeden demokrasi zemininde sorunları çözeceğiz.

ÖZGÜRLÜK ALANLARINI GENİŞLETİYORUZ

Bizim bayrak sorunumuz yok diyenler bakıyorsunuz farklı bayraklarla kendilerine özel mezarlar ihdas ediyor. Bir taraftan bunu söyleyeceksin öbür taraftan bu adımı atacaksın. 30 Eylül'de demokratikleşme paketimizi biz birlik ve beraberliğin nişanesi olarak kamuoyuna açıkladık. Türkiye'de demokrasiyi daha güçlendiriyor, kardeşliğimize güç katıyoruz. Katılımcılığı arttırıyor siyaseti de yasak ve sınırlandırmalardan kurtarıyoruz. Bir arada yaşama kültürünü daha da güçlendirmek için ayrımcılık ve nefret suçlarına karşı etkili düzenlemeler getiriyoruz. Yasağın caydırıcılığı yoksa bir anlamı yoktur. Yasak baskı ve dayatmaları kaldırıyor özgürlük alanlarını genişletiyoruz. Demokratikleşme paketi 11 yıllık sürecin aşamalarından sadece biridir. Türkiye'deki sorunları yasakları etraflıca tespit etmiş çözüm önerilerini çok net bir şekilde programına koymuştur AK Parti. Parti programımızda olduğu gibi seçim beyannamelerimizde dile getirdiğimiz reformları kararlı bir şekilde uygulamış bulunmaktayız.

SEÇİM BARAJI TARTIŞMALARI

Ne diyor muhalefet barajı indirelim. Var mı bir önerileri. Biz üç tane seçenek sunduk. Ya mevcut durumla devam edelim. Ya gelin barajı yüzde 5'e indirelim. Bölge barajları yapalım. Türkiye genelinde 110 bölge oluşturalım. Her bölge 5 tane vekil çıkarsın. Son teklif ise barajın tamamını kaldıralım: Türkiye'yi 550 bölgeye ayıralım. Her bölge bir milletvekili çıkarsın. Hangisini uygun görüyorsanız onu çıkartalım. Eğer siz birşey demezseniz biz oturacağız nihai kararımızı vereceğiz. Bunun için biz kamuoyu araştırmalarımızı ayrıca yaparız.

3-4 ARKADAŞ BİZE İHANET ETTİ

BDP partilerin kapatılması konusunda bize destek vermedi. Oylmaya katılmadı meclisi terkettiler. Ne yazık ki Bizim içimizden de 3-4 arkadaş ihanet etti. Biz yine 330'u yakalardık. Bir parti kendi içinde istişare yapıp nihai kararını verdikten sonra ona tüm herkesin uyması gerekir. Eğer kendine çok güveniyorsan gidersin bağımsız olursun. Gelirsin bildiğini okursun. Bu partinin bayrağı altındaysan partinin MYK'sı varsa grubu varsa çıkacak karara da herbiriniz uyduğu gün bu parti güçlüdür. Her isteyen istediğini söyleme hürriyetine sahip olamaz. O partinin ilkeleri var. Prensipleri var. O ilkeler içinde hareket etmeye mecburdur. Ben sizin ilkelerinizi benimsedim ve hareket edeceğim demektedir. Temenni ederim ki bu yanlışlar olmaz.

BİR İNSAF EDİN YA

Birileri Ruhban okulunu neden açmıyorsunuz diyor. Bizim şu an Atina'da 2 cami var. Gelin bunları restorasyonunu yapalım dedik. Bize kaç kez söz verdiler. 10 yıldır bu gündemde. Gelen bütün başbakanları ile bunu konuştuk. Maalesef hala oyalıyorlar. Onların mesela bir yetimhanesi vardır. Büyükada'da. Hala inşaatına başlayamadık. Manastırın üyelerinin tamamen Türk vatandaşı olması lazım. Sayın Bartholomoes'a şunu söyledik. Sen dışardan papaz getir biz bunları vatandaş yapalım ve Lozan'a uygun olsun. Şu anda 17 papazı bu şekilde vatandaş yaptık. Ama batı trakyada 150 bin soydaşımın başmüftüsünü Yunan hükümeti kendi müftüsü gibi atıyor. Bartholomeos'u ben atıyor muyum? Ben nasıl onu memur gibi atamıyorsam, sen de benim başmüftü mü atayamazsın. Benim Müslüman kardeşlerimin seçmesi lazım. Bunlar karşısında ülkemden de bazı insanlar çıkıyor Başbakanımız bunu da çözmeliydi diyor. Kusura bakma bu noktada onların sözcülüğüne soyunma. Hak neyse biz ona bakacağız. Sümela Manastırını açtık. Tartustakini açtık. Van Akdamar'ı kendimiz inşa ettik ve açtık. Bir insaf edin ya. Yap yap yap. Gel Ruhban Okulu'nda tıkan. Gelsinler bu konuda evet desinler eş zamanlı adımları atalım: Fethiye cami, diğer camiler ve Batı trakyadaki seçimi aynı zamanda yapalım ki Ruhban okulunu açalım.

PARTİLERİNİZİN ÖNÜNDE OKUMAYA DEVAM EDİN

Andımızı kaldırdık ama çok meraklısı olan bazı partiler var. Onlar her hafta sanırım partilerinin önünde okumaya devam edecekler. Aynı şekilde kıyafet yönetmeliği resmi gazetede yayınlandı. Türkiye tarihi nitelikte bir normalleşme adımını atmış oldu. Tüm başörtülü kardeşlerime sesleniyorum, süreci provoke etmeye çalışanlar olabilir. Lütfen bu oyuna asla gelinmesin. Onun için valilerimizle bu konuda gerekli görüşmeler yapılıyor. Bu provokasyona gelmeden başörtülü kardeşlerimiz de inancının gereğini inandığı gibi yerine getirecek ve elinden alınan bu hakkı kullanmaya başlayacaktır.

ANDIMIZ'IN TARİHÇESİ

İlk ve orta okullarda and uygulaması 1933 yılnda başladı. Andımız'ın yazarı son derece tartışmalı bir isim olan Dr. Reşit Galip'tir. Andımızın yazarı olan Reşit Galip Türkçe ezan zulmünün mimarlarından, Türkçe ezan metninin yazarlarındandır. Aynı Reşit Galip insan kafataslarını ölçen, insanları kafataslarına göre sınıflandıran anlayışı destekleyen sözümona bir bilim insandır. Geçen yıl arşivlerden bazı görüntüleri göstermiştim bir tanesi de oydu. Andımız uygulamasının cumhuriyet temelleriyle alakası yoktur. CHP ve MHP bu uygulamanın tarihi gelişimini bilmedikleri için kestirmeden bir istismar kampanyası başlatıp milleti yanıltmak istiyor. Andımız en başta şekil olarak bugüne denk düşmeyen bir uygulamadır. Bunu 1930'lar ve 40'lardaki Hitler ve Stalin gibi diktatörler zamanında toplumu formatlamak için bu tür uygulamalar yapılıyordu. Bunun başarısız olduğu görüldü, dünyanın hiçbir ülkesinde böyle bir uygulama kalmamıştır. Baskıcı diktatöryel rejimler dahil bu uygulamanın faydasız olduğunu görmüş ve kaldırmış bulunmaktayız. Bal bal demekle ağız tatlanmaz... Balı yersen ağız tatlanır. Her sabah Türküm demekle Türk olunmaz. Her sabah doğruyum çalışkanım demekle doğru ve çalışkan olunmaz. Çocuklara her gün aynı şeyleri söyleterek ancak ve ancak lafzı hafızalara kazırsın ama anlamla ilgili hiçbir yansıma göremezsin. İnsan sabah okul bahçesinde slogan tekrarlayarak değil, eğitim ve terbiye ile bir takım değerlere sahip olur. Türkiye'nin itibarını yerlerde sürüklediler.

HABERE YORUM KAT
Haberlere yorum yapanlar genel kuralları kabul etmiş sayılırlar. Küfür, hakaret, rencide edici cümleler veya imalar, inançlara saldırı içeren, imla kuralları ile yazılmamış, Türkçe karakter kullanılmayan yorumlar onaylanmamaktadır.
Önceki ve Sonraki Haberler
Siyaset