’Cuma namazına bekçi amcanın torpiliyle giderdik’

Öğrencilik yıllarını anlatan Başbakan Ahmet Davutoğlu, "Cuma namazına kapıda bekçi Fahri amcanın torpili ile gidebilirdik. Yönünü bir tarafa dönerdi biz gitmiş olurduk kapıdan" dedi.Başbakan Ahmet Davutoğlu, Kültür ve Turizm Bakanlığı tarafından Topkapı'd

’Cuma namazına bekçi amcanın torpiliyle giderdik’

Öğrencilik yıllarını anlatan Başbakan Ahmet Davutoğlu, "Cuma namazına kapıda bekçi Fahri amcanın torpili ile gidebilirdik. Yönünü bir tarafa dönerdi biz gitmiş olurduk kapıdan" dedi.

Başbakan Ahmet Davutoğlu, Kültür ve Turizm Bakanlığı tarafından Topkapı'da düzenlenen "2014 yılı Kültür Sanat Büyük Ödülleri törenine katıldı. Törende konuşan Başbakan Davutoğlu, "Mekanlar ve bu mekanlarda bir araya gelişlerin bazen hesap edilmeyen anlamları ortaya çıkar. İki gün önce aziz milletimizin ağır bir sorumluluğu tekrar omuzlarımıza yüklemesinden sonraki katıldığım ilk faaliyet. İstanbul'a indiğim andan itibaren dedim "bunda ilahi bir anlam olmalı ve biz bunu keşfetmeliyiz" Planlamamıştık tarih tespit edilirken. Katılmayı düşünüyordum mutlaka ama böyle bir sıralama içinde değildi. İstanbul'a inerken şunu düşündüm seçim neticelerinin Konya'da almıştık. Hz. Mevlana'nın huzuruna çıktım. Orada Hz. Mevlana'nın manevi atmosferinde "bana acaba manen ne der" diye bir müddet yalnız kalıp tefekkür etme imkanı buldum. Bu sevgi üzerine söylediklerim o tefekkürün bir devamı mahiyetinde. Şunu idrake ettim siyaset hiçbir şekilde manevi anlamından uzaklaştırılamaz. İnsana muhabbeti olmayanın siyaset yapması zulmün kapısını aramaktır. Biz bu tarlalara sevgiden başka tohum ekmedik derken Hz. Mevlana hem gönül tarlasını hem de bir tarihi kast ediyordu. Hepimiz ne ektiysek onu biçiyoruz. Orada o ağır sorumluluğu tarihin bu kırılma evresinde böyle bir anlam ile yeni bir çerçeveye oturtmak gerektiğini düşündüm" diye konuştu

Topkapı Sarayı atmosferinin de insana muhakeme imkanı verdiğini söyleyen Davutoğlu, "Burada Topkapı Sarayı'nda bir kez daha ecdattan aldığımız bu emaneti en iyi şekilde gelecek nesillere aktarma gücünü vermesini Rabbimizden niyaz ediyoruz. Bu mekan bize bunları hatırlatmazsa ya biz ondan kopmuşuz ya bu mekan tarihle irtibatı kopmuş demektir. İkincisi olamayacağına göre bizim tekrar bu mekanlar anlamı üzerine düşünmemiz gerekir" ifadelerini kullandı.

"SİYASETÇİ SANA EHLİNE HÜRMET İLE HADDİNİ BİLMEYİ ÖĞRENİR"

Sanat olma özeliğini kaybetmiş siyasetin kabalaşarak zarafetini kaybedeceğini söyleyen Davutoğlu, "Gönüllere hitap yerine bedenlere hitap etmeye eğilir ki bu da başak bir zulmün kapısını aralar. Hangi makamda bulunursak bulunalım sanatın ve estetiğin bize nasıl hitap ettiğini görmek gerekir. Bu da güzel bir vesile tefekkür için. Osmanlı sultanlarının her birinin bir sanat ile hemhal yetiştirilmiş olması da sanat ve siyaset arasında derin irtibatı ortaya koyuyor. Siyaset sanat ile kültür dünyası ile irtibatını keserse o siyasete derinlik kazandırmak imkansız hale gelir. Bu bakımda bu ödül töreni sadece bir ödül takdiminin ötesinde siyaset ile sanat arasında kurulması gereken zorunlu ilişkiyi de bize hatırlatıyor. Siyaset bir sanat boyutuyla estetik derinlik kazandığı zaman insanileşir, tarihileşir ve siyasetçi de ancak ve ancak sanat ehline hürmet ile kendi haddini bilmeyi öğrenir. Ya da bir sanat icra ederek o derinliği yaşar" dedi.

Konuşmasında ödül almaya hak kazananları tek tek tebrik eden Davutoğlu, öğrencilik yıllarından hatıralarını da anlattı.

"CUMA NAMAZINA BEKÇİ FAHRİ AMCANIN TORPİLİ İLE GİDERDİK"

Lise çağlarında gittiği mekanlardan bahseden Davutoğlu, "Gittiğim yerlerden biri ders saatlerine denk gelse de kapıda bekleyen Fahri amcamız vardı. Cuma namazına kapıda bekçi Fahri amcanın torpili ile gidebilirdik. Yönünü bir tarafa dönerdi biz gitmiş olurduk kapıdan. Yatılı olduğumuz için çıkmak yasaktı. Gönenli Mehmed Efendinin sohbetlerini dinlemeye giderdik genelde. Hepimiz ondan o kadar etkilendik ki" diye konuştu.

"GOOGLE'A GİREREK TELAŞLA BİR BİLGİ ARAYIŞI DEĞİL DE İRFANLA GELİP OTURUP SABIRLA BİR ŞEYİ ÖĞRENMEK VARDI"

Kubbealtı Vakfı'nın kendisini için özel anlamı olduğunu söyleyen Davutoğlu, şunları söyledi:

"70'li yıllarda kültür sohbetlerine susamış bir nesildik. Çok hareketli ideolojik ortam vardı ama kültürel ortamlar çok azdı. Kubbealtı'nda akşamları sohbet olurdu. Arkadaşlarla İstanbul Lisesi'nden Kubbealtı'na gelirdik. Oraya gittiğinizde edebin, fikrin ve gelenekle modern hayat içinde geçişkenliğin bütünüyle gözlendiği bir hayat içerisinde kendinizi bulurdunuz. O zaman sınırlı yerler vardı. Hakkı ile bunun gereğini yapana yerlere gittiğinizde ilim ve bilgi yanında edep atmosferi de bulacağınız yerler sınırlıydı. Kubbealtı bunlardan biriydi. Bir gelenekti. Bugün havaalanında karşıladıklarında bir flama vardı. "İstanbul benim hocam diyen başbakan hoş geldin" Hoca sıralaması yapılsa benim en büyük hocam İstanbul. Konya'dan 4 yaşında köyümden kopup geldim. İstanbul'un her bir köşesinde aldığımız ders, bize en büyük hikmet yolculuğu oldu. O zaman o ortamlarda sahici bir arayış vardı. Google'a girerek telaşla bir bilgi arayışı değil de irfanla gelip oturup sabırla bir şeyi öğrenmek dışında bir hali yaşamak vardı. Girerse o yıllara anlatacak çok şey olur. O yılların en köşebaşlarından biri Kubbealtı'ydı. O da bize kadim vakıf geleneğinin, bir modern sivil toplum örgütüne nasıl dönüşebileceğinin örneği"

Başbakan Davutoğlu, konuşmasının ardından hak sahiplerine ödüllerini verdi.

HABERE YORUM KAT
Haberlere yorum yapanlar genel kuralları kabul etmiş sayılırlar. Küfür, hakaret, rencide edici cümleler veya imalar, inançlara saldırı içeren, imla kuralları ile yazılmamış, Türkçe karakter kullanılmayan yorumlar onaylanmamaktadır.
Önceki ve Sonraki Haberler