Akdeniz'de büyük enerji oyunu!

İngiliz petrol şirketi BP; dün, Azerbaycan doğalgazının TANAP boru hattıyla Türkiye’yi kat ettikten sonra Avrupa’ya Bulgaristan-Avusturya hattıyla değil, Yunanistan-İtalya, yani Trans-Adriyatik (TAP) hattıyla taşınmasını üstlendiğini açıkladı.  Böylece, S

Akdeniz'de büyük enerji oyunu!
İngiliz petrol şirketi BP; dün, Azerbaycan doğalgazının TANAP boru hattıyla Türkiye’yi kat ettikten sonra Avrupa’ya Bulgaristan-Avusturya hattıyla değil, Yunanistan-İtalya, yani Trans-Adriyatik (TAP) hattıyla taşınmasını üstlendiğini açıkladı. 
 
Böylece, Sovyetler Birliği’nin yıkılmasından bu yana gündemde olan Hazar doğalgazının boru hattıyla Avrupa’ya iletilmesi projesi, baştaki hesaptan tamamen farklı biçimde gerçekleşmiş olacak. Hazar gazını Rus ve İran kontrolü olmadan boru hattıyla Türkiye üzerinden Viyana’ya dek taşıması öngörülen Nabucco hattı, Türkiye’nin de attığı imzalara karşın bu açıklamayla fiilen ölüm döşeğinde sayılmalı. Ama bu gelişmenin Türkiye’ye bir zararı yok, yararı var. 2019’dan itibaren yılda 16 milyar metreküp (bcm) pompalanacak (ve 2026’ya dek 31 bcm’ye ulaşacak) Azeri gazının 10 BCM miktarı Türkiye’de kullanılacak; bu da Rus ve diğer gaz kaynaklarına bağımlılığı arttıracak. 
Tabii bu durum herkesi memnun etmiyor. Bakü, Moskova’dan bağımsız kaldığından bu yana Türkiye ile çok özel ilişkilerinin ve coğrafi avantajının da yardımıyla Batı dünyasıyla sadece siyasi değil, ekonomik olarak da bağlar kurdu. Özellikle 2006’dan itibaren (yine BP tarafından işletilen) Bakü-Tiflis-Ceyhan hattıyla petrolünü doğrudan Avrupa pazarlarına satmaya başlamasından itibaren hem zenginleşti hem de bu zenginliği ile Türkiye’ye daha çok yatırım yapmaya başladı. Petkim’in alınması, İzmir üzerinden Ege’ye açılmak üzere yeni rafineri kurma planı ve başlı başına TANAP bunun göstergesi. 
 
Ege, Adriyatik deniyor ama hepsi Akdeniz’in parçaları. Akdeniz, aslında Doğu Akdeniz son zamanlarda (sık sık savaşlarla sonuçlanan) enerji oyununun en önemli sahnelerinden birisi olmaya başladı. Doğu Akdeniz deyince dünyanın en önemli enerji kanallarından biri olan Süveyş’i kontrol eden ama hâlâ siyasi çalkantılar içindeki Mısır’dan, İsrail-Filistin sorunundan, Lübnan’dan, iç savaşla yıkıma uğrayan Suriye’den kuzey sahillerinde Türkiye ve Yunanistan’dan ve bütün bunların tam ortasında bulunan Kıbrıs adasından söz ediyoruz.
 
Son zamanda Kıbrıs adası ve İsrail açıklarında bulunan yeni ve zengin gaz sahaları Suriye ve Mısır’daki belirsizliklerle birleşince Doğu Akdeniz’e ilgiyi arttırdı. Bölgede zaten Türkiye’deki NATO üssü İncirlik (aynı zamanda bölgedeki önemli ABD askeri varlığına ev sahipliği yapıyor), Kıbrıs’ta İngiltere’nin Agratur ve Dikelya üsleri ve Rusların Suriye’nin Tartus limanındaki üsleri var, Türkiye, İsrail, Mısır ve Yunanistan’ın kendi silahlı kuvvetlerini saymıyoruz bile. 
 
Kıbrıs Rum hükümeti, Türklerin paylaşma çağrılarına kulak tıkayarak gaz üretim ve satış ihalesine çıktı. Bunun üzerine Ankara, işbirliği yapacak şirketleri Türkiye’deki enerji ihalelerinden dışlama kararı aldı; bunun ilk kurbanı da Rusya ile Mavi Akım gaz boru hattını Karadeniz altından döşeyen İtalyan Eni şirketi oldu. Kıbrıs Rum hükümetininse iflas halindeki ekonomisini kurtarmak için o gazı Avrupa’ya satmaya feci halde ihtiyacı var. 
 
İsrail de gazını Avrupa’ya satmak istiyor. Üstelik Amerikalıların kaya gazını ekonomik yoldan üretmeye başlamasından bu yana, sıvılaştırılmış gaz (LNG) terminalleri ve tanker masraflarının gereksiz şekilde pahalı kaldığını bilerek, bunun en kolay yolunun Azerilerin yaptığı (ve anlaşma olursa Irak Kürtlerinin de yapacağı gibi) Türkiye üzerinden boru hattı vasıtasıyla mümkün olduğunu biliyorlar. Mavi Marmara krizi, özür ardından tazminat ile de sükûnet bulduktan sonra bu proje önünde engel kalmayabilir. 
 
Ama Kıbrıs işi öyle değil. Kıbrıs Rum hükümeti bir yandan İsraillileri de yanına çekerek LNG santralı inşa etmeyi ve gazı Avrupa pazarına geniş tanker filosuyla satmak, diğer yandan da Yunanistan anakarasına boru hattı döşemek için AB desteği arıyor. Kıbrıs’ın Yunanistan anakarasıyla uzaklığı, kuş uçuşu 850 kilometre, Kıbrıs’ın Türkiye’ye uzaklığı ise 70 kilometre. 
 
Bir de şu var: Suriye’de durum kötüleştikçe Rusya Tartus’taki üssü boşaltmaya başladı. Ama bu arada Pasifik filosuna bağlı gemileri Süveyş’ten Akdeniz’e geçirdi ve bunların ‘kalıcı’ olacağını açıkladı. Peki, Rus donanması Akdeniz’de nerede üs bulacak? Daha şimdiden Güney Kıbrıs’ın Limasol ve Baf limanlarına demirlediler bile. Ruslar, krize rağmen derin mali çıkarlarının bulunduğu Güney Kıbrıs hükümeti ile Almanya ile aralarındakine benzer bir askeri işbirliği anlaşması istiyor; NATO üyesi olmayan bir AB üyesinden söz ediyoruz. (Bu arada, evet, yanlış okumadınız; Almanya’nın Güney Kıbrıs ile çok özel bir askeri üs ve işbirliği anlaşması var ki bu da son zamanlarda Almanya’nın Türkiye’ye artan Kıbrıs baskısına ayrı bir anlam katıyor.) 
 
İşte bu koşullar altında Azeri gazının ve petrolünün birkaç yıl içinde Rus, İran ve Arap rekabetine karşın Türkiye üzerinden AB’nin sanayi ihtiyaçlarına destek olmak üzere Avrupa’ya daha çok akacak olması dengeleri değiştirecek bir anlam taşıyor. Yine bu tabloya bakarak Amerikan 6’ncı Filo’yu Doğu Akdeniz sularında daha sık görmek de sürpriz olmayacak. Akdeniz iyice ısınıyor, vaziyet budur.

HABERE YORUM KAT
Haberlere yorum yapanlar genel kuralları kabul etmiş sayılırlar. Küfür, hakaret, rencide edici cümleler veya imalar, inançlara saldırı içeren, imla kuralları ile yazılmamış, Türkçe karakter kullanılmayan yorumlar onaylanmamaktadır.
Önceki ve Sonraki Haberler
Gündem