Çevre Kültür Girişimcileri Derneği adına konuşan Mustafa Yazıcı, Trabzon ve çevresine içme suyu sağlayacak olan Galyan Barajı’nda Aralık 2010 tarihi itibariyle su tutulmaya başlandığını belirterek “Ancak bu sevindirici haberin arkasından baraj membasında 4 ya da 6 adet nehir tipi santralin ÇED süreçlerinin devam etmesi hepimiz için üzüntü kaynağı olmaktadır. Söz konusu HES projeleri Trabzon içme suyunu olumsuz etkileyecektir” dedi.

Trabzon Gazeteciler Cemiyeti’nde bir basın toplantısı düzenleyen Yazıcı “Kirlenmiş yer altı suları baraj gölüne ulaşacağından bu da ayrıca hem baraj ve hem de köylerin içme ve kullanma suyu açısından büyük riskler oluşturacağı açıktır. İnşaat alanlarından çıkacak (tünel, yaklaşım tünelleri, yollar ve diğer kazılar) binlerce metreküp dolgu malzemesinin depolanacağı alanlar vadi, kanyon vadi özelliği taşıdığından eğimler yaklaşık atmış derece kadar olduğundan uygun alanlar olmayacaktır. Ağır metaller içerikli bu inşaat malzemeleri yağmur ve yağış fırtınalarının etkisiyle baraj rezervuarına taşınacaklardır. Doğal erozyon yanında ilave erozyon yükü barajın ve dere yataklarının daha çabuk dolmasına yol açacaktır. Denetlenemeyen yer üstü ve yer altı su kirliliği dere eko sistemindeki canlı yaşamın sonu olacaktır. Can suyu miktarları yaklaşık 100 lt/sn. (DSİ’ce belirlenmiştir) civarında olup, vahşi dere özelliği taşıyan kalyon derede bu miktarlar taş ve kaya bloklarının arasında kaybolup gidecektir” şeklinde konuştu.

Görünmeyen tehlike ve risklerin boyutu da artabileceğini belirten Mustafa Yazıcı, “Galyan Barajı içme ve kullanma suyu projesi 1930-1940’lı yıllardan beri konuşulan ve 2010’da nihayet büyük özveri ve emeklerle gerçekleşen bir projedir. Trabzon’a ve ilçelerine, belde ve köylerine su verecek bu havzanın insan sağlığı açısından hasiyetleri çok yüksektir. Uygulamada denetim aşamalarında veya işletme aşamalarında yakın takipler yapılamayacağından, görünmeyen tehlike ve risklerin boyutu da artabilecektir. Tüketicinin içme ve kullanma suyu şaibeli olacaktır. Barajla birlikte havzada turizm hareketleri de gündeme geleceğinden su akışı olmayan veya mevsim şartlarına göre çok az olan dereler görsel ve yaşamsal sorunlarla karşı karşıya kalacaktır” ifadelerini kullandı.