Taşkın ve Heyelan Sempozyumu Trabzon'da Başladı

İnşaat Mühendisleri Odası'nın Taşkın ve Heyelan Sempozyumu başladı. Açılış konuşmalarıyla başlayan Sempozyumda İMO Yönetim Kurulu Sayman Üyesi Nevzat Ersan, Trabzon Büyükşehir Belediye Başkanı Dr. Orhan Fevzi Gümüşçüoğlu, Çevre ve Şehircilik Bakan Yardımc

Taşkın ve Heyelan Sempozyumu Trabzon'da Başladı

İnşaat Mühendisleri Odası'nın Taşkın ve Heyelan Sempozyumu başladı. Açılış konuşmalarıyla başlayan Sempozyumda İMO Yönetim Kurulu Sayman Üyesi Nevzat Ersan, Trabzon Büyükşehir Belediye Başkanı Dr. Orhan Fevzi Gümüşçüoğlu, Çevre ve Şehircilik Bakan Yardımcısı Muhammet Balta, Karadeniz Teknik Üniversitesi İnşaat Müh. Bölüm Başkanı Prof. Dr. Basri Ertaş ve İMO Trabzon Şube Başkanı Mustafa Yaylalı birer konuşma yaptılar.

Nevzat Ersan konuşmasında Türkiye"de pek çok ilin taşkın ve heyelan riski altında olduğuna dikkat çekti. Taşkın ve heyelanın bir ülke sorunu olduğunu kaydeden Ersan, "Dolayısıyla çözümü ise merkezi yönetimin, yerel yönetimlerin, üniversitelerin, meslek odalarının işbirliğinden geçmektedir" dedi. Taşkın ve heyelanların neden olduğu can kayıplarını hatırlatan Ersan taşkının bir doğa olayı olduğunu ancak ülkemizde doğal afet olarak yaşandığını dolayısıyla toplumsal ve sosyal travmalara yol açtığını söyledi. Taşkınların can ve mal kaybına yol açmasının temel nedeninin sağlıksız ve çarpık kentleşme olduğunu ifade eden Ersan, "Her taşkın afetinden sonra yetkililer, dere yataklarının ıslah edileceğine dair sözlerle kamuoyunun karşısına çıkmakta ancak sorun bir türlü aşılamamaktadır. Açık ki çözülme şansı da yoktur. Çünkü hemen bütün bir yaşam ranta tabi kılınmıştır. Su havzaları, ormanlık araziler, akarsular, kentler bu anlayıştan nasibini almakta, oy ve rant uğruna kent içinde kalan dere yatakları yerleşime açılmakta, doğal hayatı korumaya dönük uygulamalar merkezi yönetimin ilgi alanına girmemektedir" diye konuştu.

Çevre ve Şehircilik Bakan Yardımcısı Muhammet Balta, özellikle Karadeniz Bölgesi"nde meydana gelen taşkın ve heyelanlara karşın alınması gereken tedbirlere ilişkin bilgi verdi. Balta, Bakanlık olarak yaptıkları çalışmalara değinerek, "Biz elimizi değil bütün vücudumuzu taşın altına koyduk. Ancak bütün bireyler olarak bu konuda duyarlı olmalıyız. Zira bölgemizin klasikleşmiş görüntüleri arasında yer alan dere kenarlarındaki yapılaşmaların bir son bulması gerekiyor" dedi.

Trabzon Büyükşehir Belediye Başkanı Dr. Orhan Fevzi Gümrükçüoğlu, böylesine önemli bir sempozyumun Trabzon"da düzenlenmesinden duyduğu memnuniyeti dile getirdi. Başkan Gümrükçüoğlu, "Özellikle bölgemizi çok yakından ilgilendiren ve büyük önem taşıyan taşkın ve heyelanlar konusunda bugünden başlamak üzere üç gün devam edecek sempozyumda çok önemli bilgilendirmeler yapılacağından kuşkumuz yoktur. Emeği geçen herkese teşekkür ediyoruz" diye konuştu.

İMO Trabzon Şube Başkanı Mustafa Yaylalı ise sempozyumda yapılacak sunumlarda, taşkın ve heyelanların sebepleri üzerinde durulacağını, mevcut uygulamalara değinilerek can ve mal kayıplarının asgari düzeye indirilmesine yönelik çözüm önerileri sunulacağını söyledi.

Açılış konuşmalarının ardından oturumlara geçildi.

İMO Yönetim Kurulu Sayman Üyesi Nevzat Ersan"ın Sempozyumda yaptığı konuşmanın tam metni:

Düzenleme ve Danışma Kurulu"nun Değerli Üyeleri,

Değerli Meslektaşlarım,

Saygıdeğer Konuklar,

Yürütücülüğünü İnşaat Mühendisleri Odası Trabzon Şubemizin yaptığı Taşkın ve Heyelan Sempozyumuna hoş geldiniz.

Konuşmama başlamadan önce Düzenleme ve Danışma Kurulu"nun değerli üyelerine, sempozyuma bildiri sunan ve sempozyumda görüşlerini bizlerle paylaşacak olan değerli akademisyenlere, Trabzon Şubemizin yönetici ve üyelerine, Şube çalışanlarımıza ve emeği geçen herkese teşekkür etmek istiyorum.

Sağlanan desteğin, harcanan emeğin ülkemiz ve mesleğimiz açısından taşıdığı önemi hatırlatmak isterim; var olsunlar, sağ olsunlar.

Bu Sempozyum, değerli meslektaşımız, Düzenleme Kurulu Üyemiz Doçent Doktor Murat İhsan Kömürcü "nün anısına düzenlenmektedir. Bu vefalı davranıştan dolayı Trabzon Şubemizi ayrıca kutlamak istiyorum. Değerli meslektaşımızı sempozyum hazırlık sürecinde yitirdik. Anısı önünde saygıyla eğiliyorum.

Değerli Konuklar,

Afet denince akla ilk önce deprem gelir Taşkın, heyelan, sel, yangın, bunlarda her biri birer afettir. Odamız ilk kez Taşkın ve Heyelan başlıklı bir sempozyum düzenlemektedir. Odamız tarafından, Taşkın ve heyelanlar, afet ana başlığı ile toplanan sempozyumlarda ele alınmış, afet konusunun geniş yelpazesi içerisinde kendisine yer açmaya çalışmış, açık ki hak ettiği genişliğe kavuşamamıştır.

Bu nedenle Taşkın ve Heyelan Sempozyumu üzerinde hassasiyetle duruyor, konu çerçevesinde gerçekleşecek tartışmaları ülkemiz ve mesleğimiz açısından önemsediğimizin bilinmesini istiyoruz.

Güvenli ve sağlıklı bir yaşam kurmanın yolu, toplumsal yaşamı olası afetlere karşı düzenlemekten, kentlerimizi, konutlarımızı afet riskine karşı donanımlı hale getirmekten, afet riskini azaltacak önlemleri almaktan geçmektedir ki, sempozyum katılımcılarının bu çerçeveye denk düşen görüş ve önerilerinin, ayrıntılı analizlerinin kayda değer sonuçlara yol açacağından eminiz.

Değerli Meslektaşlarım,

Açık ki, genel olarak afet, özel olarak da taşkın ve heyelan, belli bir mesleki disiplin sınırları dahilinde tartışılacak bir konu değildir.

Konu, farklı disiplinlerin ilgi alanına girmekte, mühendislik mesleğinin farklı dallarının katılımı zorunludur.

Zaten Sempozyum programına bakıldığında, bu çok yönlü sorunun farklı mesleki disiplinlerin desteğine açıldığı görülecektir.

İklim koşullarından, iklim koşullarındaki ani değişikliklere; su havzalarından, su havzalarının yok edilmesine; dere yataklarından, buralardaki yapılaşmaya; bölgelerin meteorolojik özelliklerine, kentsel altyapıdan barajların özelliklerine, imar planlarından kent politikalarına kadar özel önem taşıyan pek çok konu sempozyumda ele alınacaktır.

Değerli Katılımcılar,

Karadeniz bölgemizin taşıdığı iklim ve coğrafi özelikleri nedeniyle sempozyumun Trabzon"da gerçekleşiyor olmasının ayrı bir önemi bulunmaktadır ancak Sempozyumda Karadeniz bölgemiz dışında da örneklerin tartışılacak olması dikkat çekmektedir. Çünkü pek çok bölge ve kent taşkın ve heyelan tehlikesi altında bulunmaktadır.

Taşkın ve heyelan bir ülke sorunudur, dolayısıyla çözümü ise merkezi yönetimin, yerel yönetimlerin, üniversitelerin, meslek odalarının işbirliğinden geçmektedir.

İnşaat Mühendisleri Odası, bu işbirliğine vesile olacak bir zemin hazırlamış ve siz değerli katılımcılara açmıştır. İnanıyorum ki buradan çıkacak sonuçlar, özellikle merkezi ve yerel yönetimler için yol gösterici olacaktır.

Değerli Meslektaşlarım,

Büyüklerimizin bir sözünü hatırlatarak konuşmama devam etmek istiyorum. "Dereye ev yapma sel alır, Tepeye ev yapma yel alır"Bu söz her şeyi ifade ediyor, bu söylemle ilgili mühendis olmaya gerek yok. Taşkın bir doğa olayıdır. Ne yazık ki ülkemizde doğa olayları doğal afet gibi yaşanmakta ve sonuçları, can ve mal kayıplarına, toplumsal-sosyal travmaya yol açmaktadır.

Başkaca örneklere gerek var mı bilemiyorum ama aklımıza ilk gelen taşkın ve heyelanların neden olduğu can kayıplarını hatırlamak bile nasıl bir sorunla karşı karşıya bulunduğumuzu ve sempozyumumuzun önemini bir kez daha ortaya koyacaktır. En yakın tarihte yaşanan olaylara bakarsak ülkemizde, 7-8 Ağustos 1998"de Trabzon-Köprübaşı"nda meydana gelen taşkın ve heyelanda 50 vatandaşımızı kaybettik.

23-24 Temmuz 2002"de Rize-Güneysu ve Çayeli"nde 32 yurttaşımızı yitirdik. 4 Temmuz 2012"de Samsun"da dokuz insanımız taşkın sonucu yaşama veda etti.

Aynı şekilde İstanbul"da 2009 yılının Eylül ayında 31 insanımız taşkın sonucunda yaşamını yitirdi.

Çaycuma"da ise Filyos Çayı üzerinde bulunan köprü taşkın sonucunda çöktü, çökme 15 vatandaşımızın hayatına mal oldu.

Yapılan bir araştırmaya göre, ülkemizde 1903-2006 yılları arasında gerçekleşen 31 sel ve taşkın olayında 1260 kişi ölmüş, 208 kişi yaralanmış ve 1,5 milyondan fazla kişi dolaylı dolaysız etkilenmiştir. Toplamda 2 milyar ABD dolarının üzerinde bir ekonomik kayıp yaşanmıştır.

Değerli Katılımcılar,

Doğa kendinden alınanları mutlaka bir gün geri alır. En yakın şahidi geçen yıl ki Samsun sel felaketi. Taşkınlar, bir akarsuyun, sağanak yağışlar, kar örtüsünün ani erimesi, barajların yetersizliği ya da barajlardan kontrolsüz su bırakılması, nehir ve dere yataklarının dış müdahaleler nedeniyle suyu taşıyamayacak oranda daraltılması sonucunda mecrasından taşarak, çevreye, altyapıya, doğaya, canlılara zarar vermesi, toprak kaybına yol açması olarak tanımlanmaktadır.

Çözüm için de barajların belli bir program dahilinde inşa edilmesi, ihtiyacı karşılayacak kapasiteye sahip olması, suyun yine belli bir program ve bölge özellikleri dikkate alınarak bırakılması, nehir ve dere yataklarının ıslah edilmesi, nehir ve dere yataklarının yapılaşmaya açılmaması, kentsel altyapının taşkın durumuna uygun yaygınlıkta ve gelişmişlikte olması ile yaratılacaktır ki, sorun tam da bu noktada karşımıza çıkmaktadır.

Sorunun neden kaynaklandığı ve çözümün nasıl sağlanacağı bilinmekte ne yazık ki sonuç değişmemektedir.

Çünkü soruna kaynaklık eden nedenler daha çok doğaya, kentlere, insan hayatına yaklaşımla ilgilidir ve asıl tartışılması gereken konu budur.

Siyasi iktidarlarca bugüne kadar su taşkınlarının ve heyelanların oluş nedenlerini bilmelerine rağmen maalesef yeterli önlem almadıkları için can ve mal kayıpları yaşanmıştır.

O halde şunu açıkla ifade edebiliriz: İş başına gelen hükümetler doğaya, insana karşı sorumluluklarını yerine getirmemiş, yaşamı sağlıklı ve güvenli kılacak önlemleri alamamış, yaşam niteliğini yükseltecek adımlar atmamış, doğa olaylarının doğal afet gibi yaşanmasının önüne geçmemiş ve bugünkü tablo oluşmuştur.

Değerli Katılımcılar,

Taşkınların önüne geçilememesi, taşkınların heyelanları tetiklemesi, can ve mal kayıplarına yol açmasının nedenlerini sıralamaya kalktığımızda, listenin hayli kabarık olduğu görülecektir.

Ancak bilelim ki listenin ilk sırasında sağlıksız ve çarpık kentleşme yer alacaktır. Bugün ne yazık ki, kentlerimiz sağlıksız ve çarpık büyümenin bütün olumsuzluklarını yaşamaktadır. Plansız büyüme, master planlarından yoksunluk, nehir ve dere yataklarının rant uğruna imara açılması, alt yapı yatırımlarına gereken kaynağın ayrılmaması nedeniyle normallerin üzerinde yağış alan herhangi bir bölgede kentlerimiz taşkın afetiyle karşı karşıya getirmektedir.

Her taşkın afetinden sonra yetkililer, dere yataklarının ıslah edileceğine dair sözlerle kamuoyunun karşısına çıkmakta ancak sorun bir türlü aşılamamaktadır.

Açık ki çözülme şansı da yoktur. Çünkü hemen bütün bir yaşam ranta tabi kılınmıştır. Su havzaları, ormanlık araziler, akarsular, kentler bu anlayıştan nasibini almakta, oy ve rant uğruna kent içinde kalan dere yatakları yerleşime açılmakta, doğal hayatı korumaya dönük uygulamalar merkezi yönetimin ilgi alanına girmemektedir.

Bunun sonucudur ki Türkiye, 2013 Birleşmiş Millet İnsani Gelişme Raporu"nda 187 ülke arasında 90"ıncı olmaktadır.

Bizlere düşen ise her yağmur sonrası kentlerin Göle dönüştüğü bir ülkede, hemen hemen her taşkının can aldığı bir ülkede Taşkın ve Heyelan Sempozyumu düzenlemektir.

Değerli Meslektaşlarım,

Değerli Konuklar,

Sempozyumda elbette bu sorunun mesleki-bilimsel yanı ele alınacak, yine mesleki-bilimsel açıdan yapılabilecekler ifade edilecektir.

Son derece yoğun bir programın bizleri beklediğini biliyor, bu nedenle sözlerime son verirken, şahsım ve İnşaat Mühendisleri Odası Yönetim Kurulu adına sizlere saygılar sunuyor, başarılar diliyorum.

 

HABERE YORUM KAT
Haberlere yorum yapanlar genel kuralları kabul etmiş sayılırlar. Küfür, hakaret, rencide edici cümleler veya imalar, inançlara saldırı içeren, imla kuralları ile yazılmamış, Türkçe karakter kullanılmayan yorumlar onaylanmamaktadır.
Önceki ve Sonraki Haberler