Anahtar Deliği 28.07.2016

Anahtar Deliği 28.07.2016

Anahtar Deliği 28.07.2016
TRABZON’DA YAT MODASI

Trabzonspor başkan adaylarından aynı zamanda Hekimoğlu şirketinin lideri Celil Hekimoğlu yat modasına uydu.
O da yatıyla seyir halinde.
Bazen ekip arkadaşlarını, kentin ileri gelenlerini, Trabzonspor camiasından özel isimleri yada iş dünyasından önemli isimleri yatında ağırlıyor.
Bazen de liman liman dolaşıyor.
Bu defa Vakfıkebirli  iş adamlarını ağırladı.
Trabzon Vakfıkebir İşadamları Topluluğu ile bir araya geldi.
Trabzonspor’da son gelişmeleri, gündeme dair konuları konuştular.
Trabzonspor’un son kongresinde verdikleri destekten ötürü Vakfıkebirli iş adamlarına da teşekkür etti.
Kongrede aldığı desteği unutmayan Hekimoğlu bu ziyaretlerini aksatmadan sürdürüyor.
Kimine göre o kongre şimdi olsa aldığı oyun yarısını alamaz, kimilerine göre de Hekimoğlu bırakmıyor yakın markajda ve oylarını katlıyor.
Tabi bilemeyiz.
Zaman gösterecek.

ŞİKECİLERİ AKLAYAN SAVCIYA MÜEBBET

Şu darbe girişiminden faydalanıp birileri suçunu örtme yada algı operasyonu yapma hevesinde gibi görüyoruz.
Yapmayın böyle şeyler.
Ne olduğunu tüm Türkiye biliyor!
Mesela Şikeciler..
Fenerbahçe yöneticileri fırsat bu fırsat kulüplerine bulaştırdıkları kara lekeyi temizlemenin derdinde ama hesap edemedikleri birşey var..
Yaptıkları sadece deve kuşu gibi kafayı kuma sokmak..
Geri kalanlar dışarda..
Bakın hani diyorlardı ya bu şike falan hikaye FETÖcular yaptı!
Birincisi şike soruşturmasında deliller gerçek!
İkincisi spor hukuku da bunu söylüyor.
Üçüncüsü ise Aziz Yıldırım ve saz arkadaşlarını aklamanın yolunu açan Savcı Abdullah Mirza Coşkun'un Paralel Devlet Yapılanması soruşturmasında müebbet hapsi istendi. 
Bilmem anlatabildik mi?
Salak saçma algı operasyonunuzu alın evinize gidin.
Millet aptal değil!

KTÜ REKTÖRÜ NERDE GÖRÜLDÜ?

Trabzon meydanda demokrasi nöbeti sürüyor.
Her gün yeni yüzler de görülüyor.
Karadeniz Teknik Üniversitesi’nden de akademisyenler bu nöbete katılıyor.
KTÜ Rektörü Süleyman Baykal da dün akşam bu meydandaydı.
Uzun zamandır görülmemişti.
Çalışma ve Sosyal Güvenlik Bakanı Süleyman Soylu'nun geleceğini duymuş herhalde.
O da meydanda yerini aldı.
Bakan Soylu’yu dinledi.
Bu arada KTÜ’de FETÖ operasyonu sürüyor.
Yeni alınanlar oldu. 
Eski alınanlar sorgulanıyor.
Konuşanlar yeni isimler verenler detaylar geldikçe paylaşacağız.
Öte yandan dün Türk Eğitim Sen Trabzon Şube Başkanı Coşkun Dilber ilginç bir detay verdi.
Haber61 bunu manşetten gördü.
Dilber dediki bazı kamuda çalışan öğretmenlerin kapanan ve FETÖ ile bağı olan Bank Asya’da para hareketliliği olduğu tespit edildi.
Demekki operasyona mali konularda dahile diliyor.
Demekki her yönden araştırma sürüyor.

O GAZETECİ EYVAH DEDİ

Aynı zamanda Haber61 yazarı olan Turgay Beşyıldız bir yazı paylaştı.
Dikkatimizi çekti.
Diyorki; “Eyvah...O Menajerler Metin Korkmaz ve Mithat Halis , yine Trabzonsporun kapısına yaslandı.. Allah Trabzonspor kulübünü bu adamlardan korusun!..”
Beşyıldız neden şaşırdı bizde buna şaşırdık!
Yani Ersun Yanal’ın kankası olan bu menajerlerin tabiki Trabzonspor Kulübü’nün iliklerine kadar girmiş olabileceğini anlamadı mı?
Trabzonspor Kulübü eski Başkanı İbrahim Hacıosmanoğlu’nun döneminden başlayarak aynı adamlar nedense konuşuluyor.
Şimdi sorun şurda.
Tamam konuşulsun iş yapılsın falan filan da kulübe ne kadar yararları ve zararları oldu.
Buna bakıldığında Trabzonspor’un durumu ortada!
Beşyıldız şaşırmasın!
Yine aynı teknede seyir halinde olanlar fırtınaya kapılmazlar ve bu fırtına da Trabzonspor’u da batırmazlar umarız.

HASAN KURT-ALİ ÖZTÜRK KAVGASINDA SON PERDE

Trabzon medyasında darbe girişimi sonrası eski mevzular yeniden alevlendi.
Önce Ali Öztürk Ergun Ata, Ahmet Şefik Mollamehmetoğlu ile Murat Taşkın’ı hedef almıştı buradan doğan polemik şimdide 
Kuzey Ekspres Gazetesi sahibi Hasan Kurt ile Günebakış Gazetesi sahibi Ali Öztürk yine karşı karşıya getirdi.
Ali Öztürk-Hasan Kurt kavgasında son olarak Kurt Öztürk’e şu cevabı verdi;

‘Cami- Kilise kavgası’ ve Ali Öztürk’ün hezeyanı!

Gazeteci Ali Öztürk, dün yine bize veryansın etmiş! Öztürk, bununla da yetinmedi, kiliseseverlikle suçladığı bizi, Gülbahar Hatun Camisinin avlusundaki bir cenaze töreninde iken aradı, bir şeyler söyledi, küfürlü konuştu, biz de söylediklerini kendisine iade ettik.
Ali Öztürk ile ilgili son birkaç gündür, kayda değer bir yazı yazmadık. Murat Taşkın, Ergun Ata ve Ahmet Şefik’e yönelik eleştirilerinde haksız olduğunu belirttik, ‘kargaları güldüren gazeteci’ dedik ve bu üç ismin yanında yer aldık. Öztürk, bu üç isme değil de bize yüklendi. Bunun nedeni, üç ismin kabuklarına çekilmesiydi.
Öztürk ile ilgili yazdığımız yazıların hepsi arşivde. İnternet sitelerinde yazılarımızı da karartmıyoruz! Gerçi karartsak da yazılar başka arşivlerde mevcut!

***

Ali Bey, dünkü yazısında yine hayal aleminde gezindi ve bizim kendisine karşı iflah olmaz bir düşmanlık, kin ve nefret beslediğimizi iddia etti.
Hasan Kurt’un İslami değerlere ve dindarlara karşı derin bir rahatsızlık duyduğunu ileri sürdü.
Bu tezini de, Haçkalı Hoca ve Ayasofya Müzesi ile ilgili yazdığımız yazılara bağlıyor. Bir de İmam Hatip nesline karşı takıntılı olduğumuzu, İmam Hatip kökenli birisini duyunca nevrimizin döndüğünü ileri sürüyor.
Öztürk, ‘Yağmurdan kaçarken doluya tutulmak’ başlıklı yazımızdan alıntı yapıyor… O yazımız da hâlâ internet sitesinde… O yazıda darbenin insanlık suçu olduğunu, darbecilerin en ağır cezaya çarptırılmalarını vs. belirttikten sonra tasfiye edilenlerin yerlerine getirilecek olanlara dikkat edilmesi gerektiğini vurguladık…
Ali Öztürk, bu yazılarımızı örnek vererek kendisine düşmanlık beslediğimizi ileri sürüyor.
Ali Öztürk’e göre biz belgeli gerçeği inkâr ediyormuşuz. Örnek olarak da Gürsel Gençsoy ile bizi mahkemeye vermesini gösteriyor.
Gürsel Gençsoy, kendisiyle ilgili bizim de bazı ifadelerini tasvip etmediğimiz bir yazı yazmıştı. O günkü yazı işleri müdürü yazıyı yayınladı. Öztürk de, Gürsel’i, yazı işleri müdürünü ve gazete sahibi olarak beni mahkemeye verdi. Davayı kazandı. Patron olarak ödemeyi yapmak zorunda kaldık. Kendisinin bize açtığı dava yerel mahkemede lehine sonuçlandı, Yargıtay kararı bozdu. Yerel mahkeme de Yargıtay’ın kararına uydu. Olayın aslı bu… Yazısı nedeniyle Hasan Kurt mahkum olmadı.
Evet, ben İmam Hatiplerin bu denli mantar gibi çoğalmasını doğru bulmuyorum. İmam Hatiplerin sayısının din adamı ihtiyacına göre planlanmasını, Milli Eğitim ve özel okullarda öğrencilere din ve ahlak eğitimi derslerinin arttırılmasını, hatta camilerin namaz saatleri dışında pratik yani uygulama mekânları olarak kullanılabileceğini ve hatta Diyanet İşleri Başkanlığının özerk hale getirilmesini savunanlardanım…

***

Ali Öztürk, müslüman mahallesinde salyangoz satanlar gibi bizi kiliseci, kendisini camici yapmış…
Evet, benimle beraber Trabzon’un yüzde 90’ı Ayasofya Müzesi’nin değil tamamının, yarısının bile camiye çevrilmesine karşı. Ayasofya, müze olarak kalmalıdır.
Ayasofya ile ilgili sayısız yazı yazdım. Ayasofya’nın 1250’li yıllarda kilise olarak yapıldığından, Osmanlı döneminde bir ara camiye çevrildiğini, 1900’lü yıllarda harap bir vaziyette olduğunu, bizim çocukluk dönemlerinde içinde ve bahçesinde teneke üzerinde midye pişirdiğimizi vs. vs. yazdım. Bu tarihi yapıtın, geçmişten günümüze bir miras olarak kaldığını, eski Başbakanlardan Adnan Menderes’in, harabeye dönmek üzere olan bu eseri restore ettirdiğini ve müze haline getirdiğini vurguladım. Bu tarihi yapıtın müze olarak kalmasını savundum ve hâlâ savunuyorum.
Özellikle Trabzon tarihi hakkında yeterli bilgi sahibi olmayan Ali Öztürk, Ayasofya’nın bir oyunla müze haline getirildiğini iddia ediyor. Kilise olarak yapılan Ayasofya’da on yıllardır tekbir seslerinin yükselmesini beklediklerini söylüyor.
Ayasofya Müzesinin camiye çevrilmesine karşı durduğumuzu, Ayasofya’nın camiye çevrilmesine karşı çıkan tek gazete olduğumuzu belirtiyor, Ayasofya’ya hâlâ müze dediğimizi ve bunun için mücadele ettiğimizi savunuyor.
Tekrar ediyorum; Ayasofya Müzesi’nin yarısının veya tamamının camiye dönüştürülmesine Trabzonluların yüzde doksanı gibi ben de karşıyım.
Karşı oluşumun ve karşı olanların neden karşı olduklarını defalarca yazdım.
Ayasofya, kilise olarak yapılmıştır. Uzun süre kilise olarak hizmet vermiştir. Trabzon’u fetheden Fatih Sultan’ın bile camiye çevirmediği bu mabed, Osmanlı İmparatorluğu döneminde bölgede cami olmadığı için bir süre cami olarak kullanılmıştır. Ancak Müslümanlar, bu mabede değil Gavziya’da (Toklu) derenin kenarındaki camiyi yaptırmışlar ve orada ibadet etmişlerdir.
Ayasofya’nın müze haline getirilmesi sırasında bölgede bir cami yapılmasına karar verildi. Bugünkü Ayasofya Camisi, 1960’lı yılların başında yapılmıştır. Yani Ayasofya, müze haline getirilirken 100 metre uzağına yeni bir cami yapılmıştır ki o cami için gönderilen para ile o gün neredeyse Ayasofya’nın yarısı satın alınırdı.
Ali Öztürk; Hasan Kurt ile olan kavgasını cami ile kilise kavgasına benzetiyor.
Ona göre kendisi camici biz kiliseci… Aklı sıra bizi birilerine hedef gösteriyor.
Gerçi bu ifadeyi kullanıyor ancak kiliseyi bir Hristiyan olarak veya Hristiyanlığa destek olarak savunmadığımızı da belirtiyor.

***

Ali Öztürk, yerel gazetelerin 1- 2’si hariç hepsinin güçlü sermayelerin elinde olduğunu, devam etmek için çözüm aradığını, kimseyle gizli iş görüşmesi yapmadığını belirterek, bizim bu olayı gizemli bir biçimde sunduğumuzu belirtiyor. ‘Birileri gönderilen 200 bin liranın peşine düşmüş’ diye yazdığımızı bunun da kendisine karşı bir düşmanlık göstergesi olduğunu iddia ediyor.
Bir kere, biz ne Ali Öztürk’ü ne de gazetesinin adını yazdık. Hatta imâ bile etmedik. Yazılarımız ortada. Bu ifadelerinden anladığımız kadarıyla gazetesine ortak alacak. İyi de edecek. Zaten biz de kendi gazetemize satmak dâhil ortak aradığımızı yazdık!
Biz 200 bin liranın peşine vs. düşmedik. Bu parayı kim, kime gönderdi diye sorduk.
Öztürk, yazısının son bölümünde de bizimle cami ile kilise kavgasına devam edeceğini söylüyor. Biz kimse ile din ve dini değerler üzerinden kavga etmeyiz. Bu bize ters gelir.Bizimle kavgaya devam edecekmiş!
Pilavdan dönenin kaşığı kırılsın derler ya, hodri meydan!Eskisiyle yenisiyle etekteki taşlar dökülsün!
Son söz olarak, Ali Öztürk, ‘dam üstünde saksağan vur eline kazmayı’ misali olmayan kavgayı imam- Hatip ve Ayasofya’ya endekslediğine göre bu aralar epey sıkıntılı.  Allah yardımcısı olsun!

HABERE YORUM KAT
Haberlere yorum yapanlar genel kuralları kabul etmiş sayılırlar. Küfür, hakaret, rencide edici cümleler veya imalar, inançlara saldırı içeren, imla kuralları ile yazılmamış, Türkçe karakter kullanılmayan yorumlar onaylanmamaktadır.
Önceki ve Sonraki Haberler